Ara Usta ile 70’lerindeyken tanışmıştım. Güler, o günden bugüne fotoğraf çekti hep. 90’ıncı yaşını kutladı. Hatta, Bomontiada’da yaş gününde açılan “Ara Güler Müzesi”nde bir kez daha 90’ıncı yaş mumunu söndürdü. Ödüllere boğulmuş, bu ödülleri koyacak yer bulamamıştı. Yılların yorgunluğuyla anılarına ve sinirle bugüne bakıp “Eyyy hayat, görevimi layıkıyla yaptım,” demenin gururuyla dolaşıyordu. Ve… 17 Ekim […]
Ara Usta ile 70’lerindeyken tanışmıştım.
Güler, o günden bugüne fotoğraf çekti
hep. 90’ıncı yaşını kutladı. Hatta,
Bomontiada’da yaş gününde açılan “Ara Güler
Müzesi”nde bir kez daha 90’ıncı yaş mumunu
söndürdü. Ödüllere boğulmuş, bu ödülleri
koyacak yer bulamamıştı. Yılların yorgunluğuyla
anılarına ve sinirle bugüne bakıp “Eyyy hayat,
görevimi layıkıyla yaptım,” demenin gururuyla
dolaşıyordu.
Ve…
17 Ekim 2018 akşam saatlerinde… Ara Güler’i
kaybettiğimizin haberini aldık…
Ülkenin dört bir yanından, İstanbul’un
her köşesinden gelip Ara Usta’nın en sevdiği
meydanlardan birinde toplandı on binler…
Türkiye’nin gerçek evlatlarından birini, bir
ağabeyi, bir baba yarısı insanı ve evrensel bir
sanat adamını uğurladılar o meydandan… O
meydanda, kaybedilen evlatlarını arayan acılı
anaları da kadrajına almıştı Ara Abi. Kendi
kanından, canından bir çocuğu yoktu belki ama
milyonlarca çocuğa sahipti, ülkenin her bir
köyü ya da sokağında fotoğraflayıp dünyaya
yansıttığı, anlattığı milyonlarca çocuk… Ve
işte o meydanda toplanan bizler ve daha
uzak-yakın diyarlarda yüz binler, milyonlar
onun manevi evladıyız. Çünkü Ara Güler
Türkiye’ydi… Neredeyse Türkiye Cumhuriyeti’yle
yaşıt bir Cumhuriyet insanıydı. Ortak sevgi
insanımız, ortak vicdanımız, ortak değerimiz ve
anıtlarımızdan biriydi…
Ara Güler… Dünyayı da tabii ki ama daha
çok Türkiye’yi, 70 yıl boyunca panoramik olarak
fotoğraflayıp durmuştu. O kadrajlara; her
renkten, her dilden, her inançtan insan sığdırdı.
Aile albümlerimizi de çekti. O albümlerde
kırgınlıklar da vardı, uzaklaşmalar, barışmalar,
kızgınlıklar da… Her bir fotoğraf, bir mesele,
bir duygu… İnsanlık acıları, ülkenin kanayan
yaraları ve talihsiz zamanları…
Zor zamanları, insanlık dramları gibi insana
ait bir daha yaşanması istenmeyecek ibretlik
anları kadrajına sığdırdı. Her bir fotoğraf, bir
mesele, bir duygu ya da bir sevgi ifade ediyordu.
İşte… Her biri on yılların tanığı, her biri sanat
şaheseri fotoğrafları da onun çocuklarıydı. Öyle
ya anların arasını hayatı boyunca ıskalamayan
bir fotoğraf ustası, bir fotoğraf sihirbazı bir
Türkiye yıldızı, bir dünya yıldızıydı Ara Güler…
Fotoğraftaki ustalığıyla dünyaya meydan
okurcasına özgüveni vardı. Ara Güler tüm
ustalık ve titizliğiyle gerçek bir sanatçıydı, foto
muhabiriydi!
Ara Güler’i yaptığı çalışmalardaki
görkemli yeteneğiyle de insanı, manzaralarını
aksettirmekteki duygusallığıyla da ironik ve
nüktedanlığıyla da hatırlamalıyız. Bize film
şeridi gibi geçen ömrümüzü fotoğraflayarak
miras bırakan Ara Güler bir değerdir, bir
fotoğraf sanatçısıdır.
Ve kaybettik… Işıklar içinde uyusun… Ondan
çok öğrendi kuşaktan kuşağa insanlık, eserleri
kalacak.
Işıklar içinde uyu Ara Abi…
Emeğine saygı ile…
* Fotoğraflarına dair gülümseten “uyarı notu”
üzerine kaleme aldığım bir yazıdır.
Cesur hayatları, mucizelerden gelip geçmiş kadınları, bıkmadan usanmadan anlatmalı… Her fırsatta, her defasında… İşte, Nermin Abadan Unat… Cesur bir kadın, macera ve mucizelerle dolu bir ömür sürdüren abide, efsane bir akademisyen. Gazetecilik de yapar hocalık da, araştırmalara da boğulur ve memleket hikâyelerine de, yani ülkemizin tarihine de hâkimdir. Bu satırlar kaleme alınır MACERA DOLU ÖMRÜN […]
Devamını OkuÜlkenin varlığını tescil eden Lozan, çoktan imzalanmış, Ankara başkent ilan edilmiş, Cumhuriyet kurulmuş, Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı… Ve üç aya kalmadan halifelik kaldırılıyor, eğitim karma oluyor, Anayasa kabul ediliyor. Eski ölçü birimleri kaldırılıyor, devrimler işaret veriyor. Ümmetten millete geçiliyor. Ülkenin doğu topraklarında Şeyh Said ile başlayan pek çok isyan ve idamlar sürerken, İstiklal Mahkemeleri Cumhuriyet’in kuruluşunun […]
Devamını Oku-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]
Devamını OkuRutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]
Devamını Oku