Koca bir milletin, şehitlerin ve gazilerin, öksüzlerin ve yetimlerin olağanüstü fedakârlıkları üzerine kurulan Cumhuriyet, geride kimseyi bırakmamaktır.
Koca bir milletin, şehitlerin ve gazilerin,
öksüzlerin ve yetimlerin olağanüstü
fedakârlıkları üzerine kurulan Cumhuriyet,
geride kimseyi bırakmamaktır. Cumhuriyet
için eğitimde feda edilecek birey yoktur,
çünkü Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.
Cumhuriyet Mardin’in köyünde doğan Aziz’in
Nobel Ödülü’ne, Ispartalı çoban Süleyman’ın
Cumhurbaşkanlığı’na, köy çocuğu Ahmet’in,
Mehmet’in Genelkurmay Başkanlığı’na ve daha
nice en yüksek mevki ve makamlara ulaşma
hakkı, özgürlüğü, imkânı ve fırsatıdır. Cumhuriyet
fırsat eşitliğidir, adil rekabettir, eşitliktir,
gerçekçiliktir ve gerçektir. Potansiyellerin
özgürleşmesi, gayretin sonuç alması, ehliyet ve
liyakatin, gerçek başarının ödüllendirilmesidir.
Atatürk; “Cumhuriyet ahlaki fazilete dayanan
bir idaredir. Sultanlık, korku ve tehdide dayanan
bir idaredir. Cumhuriyet idaresi namuslu insanlar
yetiştirir. Sultanlık ise korkuya ve tehdide
dayandığı için korkak, alçak, sefil ve rezil insanlar
yetiştirir. Aradaki fark bunlardan ibarettir.” der.
Bu nedenle Cumhuriyet ve Cumhuriyet’in
kazanımları her şeyden önce ve ilk önce
korunmalı ve kollanmalıdır. Çünkü Cumhuriyet,
ilerleme, çağdaşlaşma ve kalkınma demektir.
Devletin padişahın mülkü olmaktan kurtulup
milletin olması, bireylerin de padişahın kulu
olmaktan kurtulup Cumhuriyet’in eşit, özgür ve
egemen yurttaşları olması demektir. Ümmetin
millet olması demektir. Tebaa olmaktan
kurtulup halk olması, birey olması, yurttaş
olması, yurdunun sahibi olması demektir. Turgut
Özakman’ın dediği gibi; “Bu bir Doğu ülkesi için
hayal bile edilemez, emsalsiz, olağanüstü, mucize
gibi bir devrimdir.”
Cumhuriyet yalnızca bedenlerin değil,
düşüncelerin ve bilincin de özgürleşmesi
demektir. Bunların sürdürülebilmesi ancak
Cumhuriyet’in korunmasıyla ve geliştirilmesiyle
sağlanabilir. Bunu başaracak yegâne güç ise Türk
milletidir. Atatürk bu nedenle, yurttaşlar hangi
etnisite veya mezhebe mensup olursa olsun,
her yurttaşın kendini özgür ve egemen, Türk
milletinin eşit bir parçası hissetmesine büyük
önem vermiştir ve Türklüğü yüceltmiştir. Çünkü
Atatürk’ün Cumhuriyet’inde halkı birleştiren ve
millet yapan asli unsur, etnisite veya mezhepten
bağımsız olarak Türk olmak, Türk hissetmek,
Türklüğü benimsemek, Türk gibi yaşamak ve
Türkçe konuşmaktır. Atatürk; “Yurttaşlarım! Az
zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en
büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk
kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir,” der. “Türk
Milleti’nin karakterine en uygun yönetim şekli
Cumhuriyet’ti.” der.
Atatürk’ün bize en büyük armağanı, Türk’ün
en büyük gururu Türkiye Cumhuriyeti’miz, 29
Ekim 1923’te ilan edilir. Atatürk büyük eseri
NUTUK’u, müthiş Gençliğe Hitabesi’yle bitirir ve
“Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen; Türk İstiklâlini,
Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa
etmektir.” diye başlayarak Türk gençliğine kutsal
bir armağan, yaşamsal bir görev olarak bırakır. En
kıymetli hazinesini, akıl ve bilimi tek yol gösterici
kabul ederek yetiştirilen, yetiştirilecek olan Türk
gençliğine emanet eder. Atatürk, “Bütün ümidim
gençliktedir.” der. “Her kafanın anlamaktan
aciz olduğu yüksek bir varlıktır gençlik.” der.
Atatürk’ün bütün bunları yaparken tek güvencesi
geleceği emanet ettiği Türk gençliğiydi. Türk
gencinin geleceğe sahip çıkması gerektiğini
sayısız kere dile getirmişti. Türk gencini;
devrimleri korumak, Cumhuriyet’i yaşatmak
ve yükseltmekle görevlendirmişti. “Sizler, yani
yeni Türkiye’nin genç evlatları. Yorulsanız dahi
beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere
yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar.
Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize
durmadan, yorulmadan yürüyecektir.” der…
Cumhuriyet’imizin 100. yılına 1 kala çok zor
ve sıkıntılı günlerden geçiyoruz ama Türkiye’nin
Atatürkçü ve Atatürk’ün değerini her geçen
gün daha iyi anlayan büyük çoğunluğu, bu zorlu
demokrasi sınavını da başarıyla geçecek ve biricik
Cumhuriyet’imizi yine kuruluş ayarlarına geri
döndürecektir.
“Cumhurbaşkanı olmasaydım, Millî Eğitim Bakanı olmak isterdim.” sözü, Atatürk’ün eğitime verdiği önemi göstermesi bakımından çok anlamlıdır. Kendi eğitimine ve kişisel gelişimine küçük yaşlardan itibaren büyük önem veren ve, “Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım.” diyen Atatürk’ün, kendi gibi milletinin eğitimine de özel […]
Devamını OkuBirinci vazifemiz olan, Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyet’ini, değil ilelebet 100. yılına kadar bile tam manasıyla koruyamamış ve savunamamış olmanın derin acısını hissediyorum. Bunun hepimiz için çok ağır bedelleri olacağının kaygısını taşıyorum. Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarının, imkansız şartlar altında büyük fedakârlıklarla bize armağan ettiği, güzeller güzeli biricik vatanımıza ve biricik Cumhuriyet’imize hedefleri doğrultusunda sahip […]
Devamını Oku-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]
Devamını OkuRutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]
Devamını Oku