Nazım ALPMAN
Tüm Yazıları
Dünyayı 70’ler Kurtarır
Ana Sayfa Tüm Yazılar Dünyayı 70’ler Kurtarır

1970’ler böylesine umut yüklüydü. Barış mücadelesi bütün dünyayı kucaklıyordu. Bu mücadele içinde yer alanların tümü güzel insanlardı. Güzel, yaşanası bir dünya istiyorlardı. Bu sebeple diyorum ki ; “Dünyayı 1970’ler kurtaracak!”

Eğer insanların dünyaya gelip, gitmeleri
kendilerine sorularak olabilseydi; yani
doğumlar ana-babaların inisiyatifinde
değil de çocukların arzularına göre
düzenlenebilseydi… İnsanlara sorulsaydı:
“Sen hangi zaman diliminde yaşamak
istiyorsun?”
Benim birinci tercihim Büyükbabam
Kaymakam Nazım Beyin yaşadığı yıllar olurdu…
Büyükbabam 1880 yılında İstanbul’un Fatih
ilçesinde dünyaya geliyor. İlkokulu İstanbul’da
Ortaokulu Novipazar’da liseyi Bitola’da
(Manastır Askeri Lisesi) okuyor. 1894 büyük
İstanbul depremi olduğunda Harp Okulunda
(Harbiye) kimya muallimi doktor kimyager
Binbaşı Abdi Beyin dersini dinliyordu. Deprem
1310 (1894) senesinde 10 Temmuz Salı günü
öğlenden sonra meydana gelmişti. Bu bilgiler
onu güzel el yazısıyla kaleme aldığı hatıratında
yer alıyor. Harp Okulunu bitirdikten sonra
nasıl bir hayat geçirdiği emeklilik belgesine
özetleniyor: 1) Yunan Muharebesi, 2) Balkan
Harbi, 3) Seferberlik (1. Dünya Savaşı) 4) İstiklal
Harbi!
Ne müthiş günlerin içinden geçmiş o
yılların insanları… Özetle o yıllarda yaşamak
isterdim.
İkinci tercihim ise 1960’lar ve de özellikle
1970’lerde yaşamak olurdu ki, ne mutlu o
yılların gençlerinden biri olarak yaşadım!..
1965’de genel seçimlerde Türkiye İşçi
Partisi’nin 15 milletvekili TBMM girdi. O
yıllarda Amerika’nın bazı eyaletlerinde
siyahların oy kullanma hakları yoktu!
1968 Türkiye’sinde üniversite gençliği tüm
dünya gençliği gibi hevesli ve heyecanlıydı.
İnandıkları doğrular için mücadele
ediyorlardı.
1970’ler ise başlı başına “Umut Yılları”
olmuştu. 1 Mayıs 1976’da Taksim’de elli yıl
aradan sonra ilk kez 1 Mayıs İşçi Bayramı
olarak kutlandı.
Amerika Vietnam’da yenildi! İran’da
Şah Rejimi yıkıldı. Nigaragu’da devrim
oldu, diktatör Anastasiyo Somoza devrildi.
Dünyanın her köşesinden değişim rüzgarları
esiyordu. İnsanların bir şeyleri değiştirmeye,
kendileri için bir şeyler yapabileceklerine
umudu vardı.
Bu umut siyasi ayrışmalar, sağlı sollu
farklılıklar gözetmeksizin yayılıyordu.
Daha sağlam bir anım da var. 1970’lerin
son yıllarındayız. Sıkıyönetim de ilan edilmiş
belli başlı şehirlerde… Bu yüzden de tüm
gençler gibi sık sık gözaltına alınıyoruz. O
kadar ki, karakollardaki polisler ve bekçileri
isim isim biliyoruz. Onlar da bizleri öyle
yakından tanıyorlar! Bir eylemde gözaltına
alınınca periyodik süreç şöyle işliyor. Önce
semt karakolu, ilçe emniyet amirliği, İstanbul
Emniyet Müdürlüğü, oradan da Selimiye
1. Ordu Komutanlığı Sıkıyönetim Askeri
Mahkemesi’ne götürülüp ya tutuklama ya da
serbest bırakılma şıkları arasında kalıyoruz.
Bir gün yine böylesi bir sürecin son adımı
olarak Selimiye Kışlasının koridorlarında
duruşmaya çıkmak için sıramızı beklerken
bizim “refakatçi” polis memurunun omuzuna
vurup “Sedat sen çok efendi bir çocuksun”
demiştim:
“Devrimden sonra seni bizim oraya
emniyet amiri yapacağız!”
Sedat boynunu bükmüş, sitemkâr bir
ifadeyle şöyle demişti:
“Yapmazsınız ki! Siz kendi adamlarınızı
getirirsiniz!”
Sedat’ın devrimden yana kuşkusu yoktu,
sadece makam konusunda kaygıları vardı.
1970’ler böylesine umut yüklüydü. Barış
mücadelesi bütün dünyayı kucaklıyordu.
Bu mücadele içinde yer alanların tümü
güzel insanlardı. Güzel, yaşanası bir dünya
istiyorlardı. Bu sebeple diyorum ki ;
“Dünyayı 1970’ler kurtaracak!”

Yazarın Diğer Yazıları
UNUTULMAZ ÖĞRETMENLER

Herkesin hayatında hiç unutamadığı öğretmenlerin vardır. Çoğunluğu ilkokulda olan bu “unutulmaz öğretmenler” konusunda benim de hiç aklımdan çıkmayan anı vardır ama bana ait değil. Bir üretim kooperatifi Başkanı Niyazi Taşçı ile ilgili bir belgesel çekeceğiz. Çekimlerden önce birlikte planlar yapıyorduk: -Niyazi Bey ilkokulunuz duruyor mu? -Artık öğrencileri yok ama binası yerli yerinde… -İlkokul öğretmeninizin adını […]

Devamını Oku
Cumhuriyet ilan olundu!

Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımı olarak Samsun bilinmesine karşın, Kastamonu’nun İnebolu ilçesi daha işlevsel bir öneme sahiptir. Bir anlamda “Kurtuluş Savaşı’nın İskelesi” olarak görülür. İstanbul’dan gizlice ayrılıp Anadolu’ya geçmek isteyenlerin varacakları ilk durak kesinlikle İnebolu olmak durumundaydı. Ankara’ya ancak İnebolu’dan güvenli olarak gitmek mümkündü. Bağımsızlık mücadelesine katılmak için yanıp tutuşan İstanbullu gençlerden dört kişilik bir ekip […]

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Öykücülüğümüzde Kendi Rengi Olan Yazar: Zafer Doruk

-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]

Devamını Oku
Sinem, Selma, İlhan, Taner, Ece, Cem ve diğerleri!

Rutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]

Devamını Oku