Aylin ÜNAL
Tüm Yazıları
Mezarlıkta Açan Solmuş Güz Çiçekleri
Ana Sayfa Tüm Yazılar Mezarlıkta Açan Solmuş Güz Çiçekleri

Mezarlıkta Açan Solmuş Güz Çiçekleri

Umut verimsiz bir topraktı, sense bu
uğurda hayat damarlarını kuruttun.
Neşe sonsuz bir bahardı, zaman
öldüğünde ise kış ayının sonuydu. Hayaller
kuruldu, yazıldı, bozuldu. Yine de hep içinde
vardı o düşler, düş kurmak da yaz kadar
sıcak bir oyundu. Gözlerini açtığın, hayata
tutunduğun bu yerde yeşermek, şişirdiğin
balonları bu topraktan göğe bırakmak
istedin. Her ne kadar çatıştıysan da yurdunu
evinden çok sevdin. Bana gösterirken övünüp
böbürleniyorsun ördüğün tuğlaları, yazdığın
yazıları, kırdığın odunları. Ancak ne bir ayna
var etrafında ne de camdan duvarlar. Sana
hakkını veren çamurlu bir suyla bakışıyorsun
günün sonunda.
“Vazgeçmeyeceğim, görürsün.”
Gülüyorum sözlerine, hırsına ortak
olduğumla övünürsün. Yorulduğunu
görüyorum, seni büyüten ağaçlara nefes
olmak istiyor düşlerin. Çalışıyorsun. Artık
düşünmek bile harekete geçiriyor alnındaki
damarları. Stres genç yaşından çalıp çok
şey götürüyor. Göz kenarlarından okunuyor
yaşın. Sen yine de heykelini oymaya devam
ediyorsun. Onun da gözleri canlı gibi,
seninkilere benziyor, etrafı kazayaklarıyla
dolu. Ama yirmi yaşında yok. Rengine
kavuşamadan boynu bükülmüş bir çiçek
mahzunluğu sarılmış yüzüne. Senin gibi
bakıyor.
Gözünü açtığı yemyeşil çatılardan geriye
tahta tabutlar kalmış sanki. Onu kollayan,
kucak açan toprağına hayallerini yatırmışlar.
Sonbaharda, hayatın intihar ettiği bir noktada
açmaya çalışan masum bir çiçek gibi. Senin
gibi. Canlı gözlerle ölü bakıyor, elinde ama
tutamıyor, bakıyor ama göremiyor.
Vazgeçmeyeceğim diyorsun hâlâ,
çabalarının karşılığı için direniyorsun.
Kaçmam, gitmem buraya aitim, diyorsun.
Bu meşakkatli şartlara direnirken hayallerin
altında eziliyorsun. Bir tablo var duvarında.
Yaşamın neşesini dolduruyorsun altın
kaplama bir bardağa. Orada da çiçekler açmış.
Ancak ne yazık ki buralarda sonbahar daim
olurken oralar hep baharmış. Dayanmadığını
görüyorum ama korkma uğraşmayacağım
seninle. Çünkü ben de herkes gibi canımdan
bir parça bırakıp dümeni başka kıyılar için
döndürüyorum. Hayallerimi yaşatmak
istediğim bu topraklar da benim için yavaş
yavaş hayal oluyor.
Hepimiz benziyoruz o heykele artık. Onun
gibi bakıyoruz, göz kenarlarımız kırışık. Sen
de bir göçmen kuşsun bu saatten sonra.
Gökyüzünde güz çiçekleri yetiştiren.

Yazarın Diğer Yazıları
Zamana Yetişmek Öğrenerek

Zaman değişmez, insanlar gelişmez yoktan. Dünya döner, gece bellidir sabahtan. Kendi içinde devrilen bir düzendir yaşam, suyun üstünde kalır, düzensizlik çamurlu yosunlar gibi dipte dalgalanır. Bazı balıklar zehirlidir, kimi otlar şifalıdır; var olan, yaşama dair kıyılarda çalkalanır, zamanın git gelleri ve değişmeyen düzeninde, yaşıyor insanlar yüzer gibi en derinde. Zaman değişmiyor ancak ilerliyor dalga dalga. […]

Devamını Oku
Cumhuriyet’in Işıkları

Camları çatlamış, içi gaz dolu lambaların. Üstünden geçilmiş yanmaya devam eden mumların. Tüm aydınlığını söndürmüşler evlerin, kundaklamışlar saltanatıyla korkuların. Gündüz inmiş umuda kapanan perdelerin üstüne. Perdeleri dondurmuş keskin soğuğu camların ve ısınmamış uzun bir süre. Hastalıklar söndürmüş altını ocağın, sefalet de basmış yanan son kibritin üstüne. Devası bir kağıtta kıta kıta yazıyormuş da okuyanı bulmak […]

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Öykücülüğümüzde Kendi Rengi Olan Yazar: Zafer Doruk

-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]

Devamını Oku
Sinem, Selma, İlhan, Taner, Ece, Cem ve diğerleri!

Rutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]

Devamını Oku