Üstümü örterken koyu gece Fısıldar kulağıma Ay masalını Ben kederimde sağır Karanlık evre İşsiz güçsüz artık Çekiç-Örs-Üzengi Sokağa çıkabilsem, şehri koklayacağım Serpme telaşını köprülerin Avludan ten kokusunu evlerin Yazı biraz da kar tanelerinden Önümde diz çöker törensel yokluğun Karton korteje seyirci Küçük kız çocuğu Saçlarımda ahşap anıların yanık kokusu Elbet havalandıracağım balkonda Bir dökse kışını […]
Üstümü örterken koyu gece
Fısıldar kulağıma Ay masalını
Ben kederimde sağır
Karanlık evre
İşsiz güçsüz artık
Çekiç-Örs-Üzengi
Sokağa çıkabilsem, şehri koklayacağım
Serpme telaşını köprülerin
Avludan ten kokusunu evlerin
Yazı biraz da kar tanelerinden
Önümde diz çöker törensel yokluğun
Karton korteje seyirci
Küçük kız çocuğu
Saçlarımda ahşap anıların yanık kokusu
Elbet havalandıracağım balkonda
Bir dökse kışını korkuluk
Kristal-Buz-Su
Üç kızıl gün
Üç etekli gece
Üç yediveren gül
Yaban arısı kalabalığım
Vızır vızır izdiham
Ayağım düşüne takılınca
Nar elimden düşer
Sen, tanelerinden
Fırfırlı tacın oylumundan ben de
Hıncahınç kırmızı avuçlarım
Kan revan içinde
Can-Beden-Ruh
Üstümü örterken koyu gece Fısıldar kulağıma Ay masalını Ben kederimde sağır Karanlık evre İşsiz güçsüz artık Çekiç-Örs-Üzengi Sokağa çıkabilsem, şehri koklayacağım Serpme telaşını köprülerin Avludan ten kokusunu evlerin Yazı biraz da kar tanelerinden Önümde diz çöker törensel yokluğun Karton korteje seyirci Küçük kız çocuğu Saçlarımda ahşap anıların yanık kokusu Elbet havalandıracağım balkonda Bir dökse kışını […]
Devamını OkuZaman zaman sorarlar, Yaşar Kemal’le olan dostluğumuzu. Hayranı olduğum bir insanın/ ulaşılmaz bildiğim bir büyük yazarın bir gün dostu oldum. Nereden nereye derim içimden. Bu yazıya başlarken Çukurova Yaşar Kemal kitabımda da anlattım. Ayşe Semiha Baban’ın içtenliği, ilgisi sayesinde onunla konuştum, birlikte oldum. Ayşe Hanım beni evine aldı, Yaşar Kemal’le söyleşmemizi sağladı. Onun içtenliğini unutamam. […]
Devamını OkuBeykoz tarihi günlerinden birini yaşıyordu. 10 Ekim 1965 Milletvekili Genel Seçimlerinin propaganda dönemiydi. Sanat tarihçileri tarafından “Su Sarayı” olarak tanımlanan Beykoz’un simgelerinden biri olan Onçeşmeler’in yanı başındaki köşe kahvede Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) toplantısı vardı. Kahvenin içi dolmuş, sonradan gelenler dışarı taşmıştı. Gözlüklü, tok sesli, uzun boylu adam “Oyunuzu adama verin, beygire değil.” diyordu. Adam […]
Devamını Oku