Astronomik Yeni Yıl – Kış Dönümü Kutlaması
Atalarımız, çok eski çağlarda doğanın
içinde, doğanın diğer canlıları ile beraber
ve onlardan biri olmanın farkındalığıyla
yaşadılar. İçinde bulunduğumuz çağda kendisinin
doğada yaşayan bir canlı, kozmik evrenin de
küçücük bir varlığı olduğunu anımsamayı yer yer
unutan insanın; geçmişte tarım yapan, hayvan
sürüleri besleyen, bunu sürdürebilmek için göç
etmek zorunda kalan ve farklı coğrafyalara
akıp giden ataları için, doğanın döngüleri ve o
döngülerin işaret ettiği mevsimler, yıl dönümleri
çok önemliydi. Yaşamlarını bu döngüler
belirliyordu. Mevsim döngülerini, Gece ve gündüz
dönüşümünü, Ay ve Güneş’in konumunu,
karanlıktan sonra aydınlığın gelişini kutsadılar ve
kutladılar. Modern insanoğlunun bir kesiminde,
geçmişten bugüne belleğinde kalan eski ritüelleri
anımsadığına ve günümüzde de devam ettirdiğine
tanık oluyoruz.
Kuzey yarımkürede kış gündönümü, 21-22
Aralık’ta; güney yarımkürede ise 20-21 Haziran’da
meydana gelir. Çok eski çağlardan beri insanlar,
hasat zamanının bittiği kış gündönümünü,
yeniden doğuş olarak algıladılar. Günler uzamaya
başlayacak, Güneş yüzünü gösterecek, Toprak Ana
gün ışınlarıyla yeniden ısınmaya ve ürün vermeye
hazırlanacak, ürünler yetişecek, sonbaharda
hasat olup, yıl bitecek ve 21-22 Aralık›ta yeni bir
yıl başlayacaktı. Kış gündönümü, yılda iki defa
tekrarlanan ve güneşin ışınlarının yarım kürelerde
en büyük açılarla düştüğü günlerdir. Astronomik
yeni yıl başlangıcı olan 21-22 Aralık’tan sonra
güneş ışınları, Oğlak Dönencesi’ne dik açıyla düşer.
Dünya, Ay ve Güneş, kış gündönümü zamanında
birbirlerine ve galaksinin merkezine göre özel bir
konumdadırlar ve 21-22 Aralık’tan üç gün öncesi
ve üç gün sonrası dünyaya devasa yaratıcı bir enerji
akışı oluşur. Atalarımız, doğanın kanunlarını iyi
biliyorlardı. Eski Türk inanç ritüellerini sürdüren
Anadolu yürüklerinin yıl dönümü 22 Aralık’tır,
çünkü ilk oğlakların doğduğu zamandır.
Astrolojideki Oğlak burcu da 22 Aralık’ta başlar.
Yeni bir yılın başlangıcına işaret eden kış
gündönümü kutlaması, Türkiye’de Nartugan
adı ile kutlanmaktadır. Bodrum Gündoğan’da
her yıl büyük bir şenlik havasında yapılmaktadır.
Gündoğan’ı belirtmemin sebebi “gündoğan”
sözcüğünün tam da Nartugan’ın eş anlamlısı
oluşudur. Nartugan, güneşin-ateşin doğuşu, yani
günün yeniden doğuşu demektir. Bu festivalde
ateş yakılır, ateşin etrafında dönülür ve ağaçlara
dilek kurdeleleri, çaputlar bağlanır. Bu ritüeldeki
ağaç sembolizmi, eski Türklerin dünyayı, kökleri
toprakaltına inen, dalları da gökyüzüne uzanan
bir ağaç ile sembolize etmelerine dayanmaktadır.
Yaşam ağacı, insanların yaşadığı orta dünyayı
sonsuz gökyüzüne yani Kök Tengri’ye bağlıyordu.
Altay Türkleri 21-22 Aralık kış gündönümüne kün
canırgan/yanırgan, yani güneşin yanması derler.
Onların inancına göre, Ak Ayas Tanrı, bulutların
üzerindedir ve o, soğuk zamanlarda karların, ılıman
zamanlarda yağmurun nereye ne kadar yağacağını
belirler. Kuzey Asya coğrafyasındaki Ayaz Ata
figürü Ak Ayas Tanrı ile ilişkilidir. Azerbaycan’da
kutlanılan bu ritüelde Şahta Ata, Şahta Baba, Ayaz
Ata anlamındadır. Ak Ayas ve Kök Ayas Tanrı’nın
da üzerinde Güneş’i temsil eden Ak Kök Tanrı’nın
katı bulunurdu ve Ak Kök Ata ve Ana beraberce
dünyadaki yaşamı yönetirlerdi. Altay Türkleri,
giysi ve başlıklarının üzerine güneşin sembollerini
işlerler. Kozmik bilgeliğe dayanan eski Türk
inancında Güneş ve Ay büyük önem taşımaktadır.
Kış gündönümü tarihi olan 21 Aralık, en eski Türk
sülalelerinden biri olan Chou’lar tarafından “yeni
yılın başlangıcı” olarak kutlanmaktaydı. Çin’de
yaklaşık üç bin yıl önce hüküm sürmüş olan
Chou’lar tek tanrılı bir gök inancına sahiptiler
ve bu inancın içinde kozmik evren bilgeliği ile
güneş kültü önemli bir yer tutuyordu. Chou’lar
bu kutlamalarda “güneş kültü” ile alakalı olarak
ateşi öne çıkarıyorlardı. Kutlamalar sırasında inanç
önderleri kırmızı kıyafetler giyiyor, genç buzağılar
kurban olarak sunuluyor ve insanlara hediyeler
veriliyordu. Kök Türkler de tıpkı Chou’lar gibi
yılbaşını kış gündönümünde yani aralık sonunda
kutlamaktaydı. Özbekçede Şahta (Shaxta,
Şaxta) sözcüğü ateşi işaret eden ocak anlamına
gelmektedir. Tatarlar bu bayrama Koyaş Tugan yani
“Güneş Doğan” günü derler, Başkurtlar, Udmurtlar
Nardugan veya Mardugan, Mişer Tatarları Raştua,
Çuvaşlar Nartavan ya da Nartukan demektedirler.
Türk topluluklarındaki Paktıgan ve Koçagan
bayramlarıyla da aynı anlamdadır. Kazaklar’da bu
döneme verilen ad, soğumbaşı’dır.
Doğu Slavlarının güneş tanrısı, ışık ve ısıveren
Tarkh Dazhdbog, şiddetli kışı sona erdirmek için
gelir ve yaz dönemini başlatır. Güneş ve bereket
kültünü temsil eden Tarkh Dazhdbog, Herodot’un
bahsettiği İskit tanrısı Goytosir’dir yani Apollo.
İskitya’daki çiftçiler, güneşe tapanlardı ve üzerinde
eş merkezli güneş çemberleri bulunan yuvarlak
sunaklarda kurbanlar sunuyorlardı. Böylece Tarkh
Dazhdbog’un aslında İskit/Saka güneş ritüeli ile ilgili bir ad olduğunu anlıyoruz, Dazhdbog’un
“Tarkh” Türk adı taşıması bunu gösteriyor.
Sonbaharda Dazhdbog ölür ve 24 Aralık’ta kış
gündönümünden sonra günler uzadığında yeni,
genç bir Dazhdbog doğar. Kışı kapatır ve yazı
açar. Tarkh Dazhdbog iki ana işlevi birleştirdi:
doğada ışık, sıcaklık, doğurganlık ve toplumu idare
eden kraliyet gücü kaynağı oldu. Krallar, güneş
sembolünü başlarında taç olarak taşıdılar.
Yeni bir yılın gelişi olan bu gündönümü, eski
Roma’da Saturnalia, antik Grekya’da Dionysos
şenlikleri olarak kutlanıyordu. Roma döneminde
kullanılan Ay takvimine göre kış gündönümü
25 Aralık’a denk geliyordu. Hristiyanlık dininin
resmen kabulüyle, Hıristiyan olan toplumlar bu
ritüeli, ilk kullanılan Ay takvimine bağlı kalarak 25
Aralık’ta İsa’nın doğumu ile birleştirmişlerdir. Eski
Germenlerde Yule/Yul dedikleri kış gündönümü
eski ve yeni yıl arasında bir geçiş dönemi olarak
kabul edilirdi. Meşe Kral’ın bu günde yeniden
doğduğuna, donmuş toprağı ısıtmaya başladığına,
İlkbaharda çimlenmek ve hasat vermek için uzun
bir kış boyunca toprakta saklanan tohumlara hayat
verdiğine inanırlardı. Yaktıkları kütüğün kömürlerini
sembolik olarak tahılla karıştırırlardı. Evler,
sokaklar, ağaçlar ışığı davet için yanan mumlarla
süslenirdi. Bu suretle ölen atalarının ruhlarını da
anarlar ve onlardan korunma ve yardım isterlerdi.
Bu kutsama ve kutlamalar için anıtsal yapılar inşa
edilmişti. Batı Avrupa ve İngiltere’ye yerleşmiş
olan Keltlerin inanç önderleri olan Druidler için,
güneşin geri dönüşü anlamındaki kış gündönümü
çok önemliydi. Mesela, bugün İngiltere’de beş bin
yıl önce inşa edilmiş olan Stonehenge anıtında
toplanan insanlar, kış dönümü sonrası doğan ilk
güneşi kutlarlar, bu görkemli taş anıtta güneş,
sunak taşı ile aynı hizaya gelir. İrlanda’da yine beş
bin yıl önce yapılmış olan Newgrange tümülüsü
bu ritüelin parçasıdır. Meksika’nın doğu kıyısında
Yucatan yarımadasında bulunan Tulum, Mayalar
döneminde inşa edilmiş antik kenttir. Buradaki
yapılardan birinin tepesinde kış ve yaz gün dönümü
ile aynı hizaya geldiğinde parlayan bir delik
bulunmaktadır. Kış gündönümünde güneş ışınları
tümülüsün tüm odalarına girmektedir.
Tüm bu kış dönümü şenliklerinin kökeni,
Asya-Sibirya topluluklarındaki kış gündönümü
festivallerinin uzantılarıdır ve kökeni dinler
öncesi çağlardır. Günümüzde, Pakistan ve
Afganistan sınırındaki Kalaşlar kış gündönümünde
ateşler yakarak güneşi çağırırlar. Çinliler, kış
gündönümünde aşırı kış anlamına gelen Dongzhi
festivalini kutlarlar. Doğanın eril gücünü temsil
eden güneşin, 21-21 Aralık’tan itibaren güçlendiği
ve yeni bir yıl döngüsüne yol açtığına inanıyorlardı.
Hintliler, Makar Sankrati dedikleri ve hasat
festivali olarak kutladıkları kış gündönümünde;
alevleri soğuk kıştan sonra dünyayı ısıtan güneş
ışınlarına benzeyen şenlik ateşleri yakarlardı. Kış
gündönümü İran’da da Yalda (şeb’i Yelda) olarak
kutlanmaktadır. Orta Amerika’da bu ritüel “kuş
adam” olarak nitelendirilen insanların uzun bir
direğin etrafında dönmesi yani uçuş dansı ile
kutlanmaktadır. Tüm bu anlatımlara göre, dünyada
yaşamın ve besinin kaynağı güneş insanlarca
onurlandırılmış, Ay’a da dünyaya olan etkisinden
dolayı saygı duyulmuş, kutsama törenleri
düzenlenmiştir. İnsanlık tarihi boyunca 21-22
Aralık kış döngüsü ritüelleri, güneşin yaratıcılığına
ve yaşamın devamına duyulan saygının ifadesi
olmuştur. Bu, Türklerin Tanrı (Tengri) kültü ile ilgili
bir ritüeldir. Bugün bile Anadolu insanı pek çok
yerde Güneş’i ve Ay’ı selamlamaktadır.
Kaynaklar
• Eberhard, W.,Çin Tarihi, TTK ,Ankara 2007:, 33,35.
• Esin, E., Türk Kozmolojisine Giriş. Kabalcı
Yayınları,İstanbul 2001, 104-107,124 vd.,
• Pritsak, O., Die Bulgarische Fürstenliste und die
Sprache der Protobulgaren, 1955, 30.
• Asena, G. Ahmetcan, Nikolay Şodoyev’in Diliyle
Altay Bilik, Pan Yayıncılık, İstanbul 2011, ss.79,-81,
151 vd.
• Arpacı, Günnur Yücekal, Türk Kültüründe Yılbaşı
Kutlaması Akay Kine’nin Bilgileri Işığında, Cinius
Yayınları, İstanbul, 2019, ss. 139-198.
• Koto, Koray, Okunev Petroglifleri ve Avrasya Güneş
Tanrıları
• https://ulukayin.org
• www.arkeolojikhaber.com
-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]
Devamını OkuRutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]
Devamını Oku