Şeyhmus DİKEN
Tüm Yazıları
Nâzım ile Hrant’ın Birbirine Yazdıklarıdır
Ana Sayfa Tüm Yazılar Nâzım ile Hrant’ın Birbirine Yazdıklarıdır

Sevgili Hrant, Malum ne sen beni gördün! Ne de ben seni tanıyabildim.

Sevgili Hrant,
Malum ne sen beni gördün! Ne de ben seni tanıyabildim. Ben
öldüğümde sanırım sen henüz 8-9’unda bir çocuktun. Sen öldürüldüğünde
ise ben bu dünyadan göçüp gideli yarım asır geçmişti.
Senin ruhun buluştu bir şekilde benimle!
Uzun uzun baktım hayli yukardan adı Sebat olan o binanın önündeki
kaldırımda yüzükoyun o cesametli bedeninle yere kapanmış yatıyordun.
O Bizans artığı şehrin bir başka köşesinde vurulmuş yatanın üzerine
yazdığım şiir geldi aklıma. Ve sonra acaba şöyle değişse ne olur dedim şiirim;
Bir ölü yatıyor
Orada Şişli’de
Sebat apartmanın önünde
İki bin yedi yılı Ocağında
Güvercin tedirginliğiyle
Ha desen
Çırpıp uçuverecek kanatlarıyla
Nâzım ile
Hrant’ın
birbirine
yazdıklarıdır
Hâlbuki ben, uzak, çok uzaktım. Oralara yolunu düşürecek önümden
geçip giden vapuru okşarken, sana dokunamazdım. Yanardı ellerim.
Oysa ne çok isterdim seninle oturup hasbihâl etmeyi. Memleketten,
insanlardan, insanlık hâl ve ahvallerinden konuşmayı. Sen tespih taneleri
misali dünyaya dağılmış halkının çocuklarının kaderinden bense hasretten…
Biliyorum ölüp gittin ya da doğrusu şu; geldin bu tarafa. Ama
affetmedin “Bu karayı sürenleri Türk halkının alnına…”
Hem ben de affetmedim sürgünlerde ölümüme sebep olanları biliyor
musun?
Daha çok yazmak isterdim sevgili kardeşim, şimdilik bu kadar olsun.
•••
Nâzım Usta,
On beş yıl oldu, dişimle tırnağımla kazıyıp adına “Agos” dediğim
okulumdan, gazetemden ayrı düşeli.
Sen bilmezsin ama belki ulaşır bugünden sonra bu satırlar sana.
Şiirlerini de serencamını da kendimi bilebildiğim ilk gençlik yıllarımdan,
vurulup oracıkta düşünceye kadar çok okudum.
Ne de olsa ikimiz de solumuştuk o yedi tepeli şehrin nefesini. Ruhuna
çokça nüfuz etmiştik.
Hani sen demiştin ya;
“Sen şimdi yalnız saçımın akında
Alnımın çizgilerindesin memleketim”
Ve biz de bağıra bağıra cevaben sana; seni anarken;
Nâzım Hikmet memleket,
Memleket Nâzım Hikmet demiştik, değil mi!
Tuhaf bir ruh hâlinde olduğumu bil be usta. Senin insan manzaralı
memleketinin puslu talihsiz kaderi maalesef hiç değişmedi!
Ya sen gibi uzak ve soğuk diyarlarda sürgünde ölüyor ülkesi için atan
yürekler!
Ya da faili belli ama hesabı kesilmemekte ısrar edilen cinayetlere
kurban edilmekte…

Yazarın Diğer Yazıları
Rilke Bugüne Seslenirken

Elimdeydi ve ihtiyaç duydukça açıp bir bölüm okuyordum Rilke’den. Okuduğum bölümdeki bir dize misali cümle, sade aklımda değil, dilimdeydi de: “Fakir insanlar düşüncelere dalmışlarsa, onları rahatsız etmemek gerekir. Belki aradıklarını bulurlar.” Bulurlar mıydı? Belki! Bunca kargaşa-kaos düzen(sizliğ)inde arayadursunlar bakalım. Umarım bulurlar(dı). Tam da bu ruh hali ve şair Malte’nin şiirsel metni ile hemhal ve kitap […]

Devamını Oku
Ruhi Su’yla…

Her eylül genelde nedense ayın iki günü dilime pelesenk olur. Biri ilk günü, hani Barış’a dair olanı! Diğeri 12’nci günü, zulme zorbalığa kara-dehşet günlerine dair olanı.

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Öykücülüğümüzde Kendi Rengi Olan Yazar: Zafer Doruk

-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]

Devamını Oku
Sinem, Selma, İlhan, Taner, Ece, Cem ve diğerleri!

Rutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]

Devamını Oku