gözlerim
Kirpiklerini indirmemişti
yere
geceler erkendi
ve kimse ağlamıyordu
Ormanların sırdaş kokusu
sargın ve sırılsıklam
ve usul usul
kuşatıyordu tenimi
buhurlu topraklar
başımı tütsülüyordu
kucağımda zeytin dalları
kısraklarla yarışıyordum
uçurumlarda
omuzlarımda yüklü bulutlar
Yıldırımlarla çarpışıyordu
bıçkın yıllarım
telaş içinde
ve artık
her köşe başında
tek tek ateşleniyordu
aşk ocakları
sokaklar tutuşuyordu
ve ben büyüyordum
yaralı yanık
bir gün dedi ki yüzüme
şairin hası
‘Hepimiz tanrı olduk
kimse mutluyum demesin’
Sanki
kılıçlar vurdu göğsümün ortasına
Ve
günü geldi
biz de düşüverdik
aşk yollarına
hesapsız
Gözü kara
Oysa aşk
yerlere kapanıvermekmiş
her seferinde
kaç kere giyindim
kaç kere yükledim sırtıma
bilirim
ama gel gör ki
dövünüp durmaz buyurgan hayat
kalkışır her yenilmede
dikleşir
sonunda yeniden kuşanır
saltanatını
boyun vermez
Yani kalbim
hasılı kelam
kim ne derse desin
insan
kendi kendinin aşkıdır sonunda
tek başına
ama gel gör ki dövünüp durmaz buyurgan hayat kalkışır her yenilmede dikleşir
Devamını Oku-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]
Devamını OkuRutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]
Devamını Oku