Deniz ÖZEN
Tüm Yazıları
Düşler de Zaman
Ana Sayfa Tüm Yazılar Düşler de Zaman

“Sürekli coşkuludur, odasından sokağa taşan şarkı sesleri tüm sokak duyar ama duymazdan gelir çoğunlukla. Kısa süreli sevgilileri vardır hep, ama vardır!”

Bir çocuk balkon duvarına doğru üfleyivermişti soluğunu. Havalanmıştı yavaşçacık bu sabah çatıdaki martının kanadından kopup gelen tüy.

Vals diye seslenmişti adını zamana. Tüm gün bu duvarda kalmış, bu esintisiz günün akşamında, görebildiği her yüze bakarak öyküsünü dinlemişti. Bu onun düşme anıydı biraz da. Uzun süre kalabiliyorsanız düşte, zamanın sesini de
yüzünü de hissetmeye başlıyorsunuz siz de.

Karşı bodrumda yaşayan şişman adam mutsuzluğunu yenmek için taşınmıştı buraya. Tüm kış pencere kenarında oturup zamanla konuşmuş, geçen sene baharın gelişiyle sokağa bakan duvarda ki sarmaşıkların pembe çiçeklerini fark etmeye başlamıştı. Garipsediği bahçesindeki çiçekleri onu gülümsetince, yenilerini eklemiş, hatta bir süre sonra yeni yavrulayan kedinin kızlarından birini bile arkadaş etmişti kendine. Zaman ‘Animato’ demişti adına. Bodrumda
yaşayan bir ‘Animato’.

Günde iki kez sokaktan geçen, ayağı aksak kadını görüyor musunuz? Aynı zaman da felçli de. Bu yüzden çok zor konuşuyor. Tek isteği fark edilmek. O yüzden her gün dört ayaklı bastonuyla bir ayağını sürüyerek karşı caddeye geçip, mutlaka çay ve kek söyler, ardından sigarasını yakıp biraz etrafa gülücük verip markete uğrar ve mutlaka iki parça yiyecek alıp, ayağını sürükleyerek evine döner. Birisi gülümseyerek ‘Merhaba’ derse ondan mutlusu yoktur. Gününü tamamladığını düşünür. Fark edilmiştir. Zaman ona ‘Aleatori’ der ardından fısıltıyla. Her zaman aynı sokaktan geçen bir ‘Aleatori’.

Sonra şu karşı evde sırtı dönük bilgisayarcı çocuk var ya. Hah! O işte. Öyle çok kaçırıyor ki hayatı ne meltemi bilir ne de güneşin ne zaman battığını. Gücüm olsa da döndürüp bu tarafa yüzünü, baktırsam bulutlara doğru. Varsa yoksa para, onun için. Fakat çok mutsuz kazanamadığından. İnsan başka bir âlem için yaratıyor olsa bile, hangi renk hangi zaman hangi ten, hiç bilmeden olur mu? Dokunmamış daha teni başka bir tene. Yazık! Zaman ona ‘Elegia’ demiş. Odasında sırtı dönük bir ‘Elegia’.

Bu ritim ise yan apartmanda çatı katında yaşayan kızdan geliyor. Yaz kış güneşi görmeye dursun, fırlar çatıya kalır saatlerce. Mutlaka elinde cep telefonuyla gülümseyerek oturuyordur çatıda. Sürekli coşkuludur, odasından sokağa taşan şarkı sesleri tüm sokak duyar ama duymazdan gelir çoğunlukla. Kısa süreli sevgilileri vardır hep, ama vardır! En güzel rengidir bu sokağın. Turuncu saçlısı. Zaman ona ‘Lustig’ demiş. Çatı katında gülümseyen bir ‘Lustig’.

Ve tam da aşağı yokuşa doğru bisiklet binen şu kıvırcık çocuk. Beş kardeşin ne ilk ikisi ne de son ikisi, tam ortancası. Mimar olsun ister annesi, ilk önce onlara hayalindeki evi yapsın diye. Mutlaka bahçeli ve köpekli. Düş bu ya, zamana çok yalvarmış geçmesin diye sınav geceleri. Çok da çalışkan.

Zaman onu çok severmiş. Herkes uykudayken duruverirmiş arada hatta. ‘Sinfonietta’ dermiş ona da gülümseyerek. Sen ‘Sinfonietta’sın!

Sapsarı yaseminden bir halı gibiydi bahçe.

Düşteydim.

Hayat siyahtan sarıya evrilirken sokaktan bir senfoni yükseliyordu.

Yazarın Diğer Yazıları
Sinem, Selma, İlhan, Taner, Ece, Cem ve diğerleri!

Rutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]

Devamını Oku
Kozalak Kokusu

Elimdeki çuvalla birlikte çiftliğin sırtını yasladığı tepeden yukarı doğru tırmanırken bulduğum kozalakları da çuvala dolduruyorum. Mutlaka önce içime çekerek tabii. Ne özlemişim! Babaannem kokuyor tüm dağ sanki. Kekik, ot, çam ve kozalak kokusu. Kırık dal parçaları ayağımın altında iyice çamura bulanıyor. Son yağmurlarla birlikte dökülen ve çürüyen yaprakların arasında kalmış küçük dal parçaları. Yan taraftan […]

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Öykücülüğümüzde Kendi Rengi Olan Yazar: Zafer Doruk

-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]

Devamını Oku
Sinem, Selma, İlhan, Taner, Ece, Cem ve diğerleri!

Rutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]

Devamını Oku