denizdeki balık mısın ey beşer
pullar gümüşi kuyruk cümbüş rengârenk
bir varmış üç çokmuş
çağlarmış suları kımıl kımıl
yutarmış ovaları sivri dağları
bahar yeşiliymiş nefesi
efsun sarmış diyarları
düşle… gökkuşağı ebem ebem
ne kadar doğu o kadar muhterem
ne vakit kuzey o kadar çağla
nemli bir hayal kirpiğinin ucunda
denizdeki balık mısın ey beşer
pullar gümüşi kuyruk cümbüş rengârenk
yormayagör durgun suyu kuşluk vakti
dalga biçer sandalı öte dünyaya
geçit vermez köksüz tövbeler
beni duymadığında üstüme yağmur
tıslar evren kara yılan göklerin ahı
sarınsa aşka çobanlar
el etse biri ceddime
suyun dehlizinde döne döne
üçten bire varıyor şimdi
eden
özümdeki dünya alem
-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]
Devamını OkuRutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]
Devamını Oku