Zülfü LİVANELİ
Tüm Yazıları
Edebiyat Yapmak
Ana Sayfa Tüm Yazılar Edebiyat Yapmak

Roman kahramanlarını, hep şişeden çıkmayı bekleyen cinler gibi düşünmüşümdür. Oradadırlar, sizi beklemektedirler, şişeyi okşadığınızda çıkıp geleceklerdir. Çağırmadığınız zaman ise yokturlar, şişe alelade bir şişe olarak durur. Kitaplar da öyle değil mi?

Roman kahramanlarını, hep şişeden çıkmayı bekleyen cinler gibi düşünmüşümdür. Oradadırlar, sizi beklemektedirler, şişeyi okşadığınızda çıkıp geleceklerdir. Çağırmadığınız zaman ise yokturlar, şişe alelade bir şişe olarak durur. Kitaplar da öyle değil mi? Birbirine yapışık durumda bekleyen binlerce, yüz binlerce sayfa cansızdır, kupkurudur. Zamanla, tozlanmaktan, küflü bir koku edinerek sararmaktan başka bir işe yaramaz. Önce havayla en çok temas eden kenar bölümleri sararır, sonra içlere doğru yayılır. Okumayanlar için kitaplar, ölü birer selüloz katmanından başka nedir ki? Ama bir kez elinize alıp okumaya görün: O cansız sayfalardan süzülen ruhlar, ete kemiğe bürünür, capcanlı görünürler size. Onlarla dertlenir, onlarla sevinir, onlarla kıskanırsınız. O andan itibaren kitabın küf kokusu da bir alışkanlık olur sizin için; her ülke kağıdının değişik kokusunu içinize çekersiniz. Sararmalar, eski ve çok sevilen bir dostun saçlarına düşen ak gibidir. Selüloz katmanlarının arasından fışkıran yakıcı hayatlar, sizi de birlikte sürükler. Lafcadio olursunuz, Raskolnikov, Bovary, Meryemce, Anna Karenina, Lacombe Lucien, Goriot, Jean Valjean, Buendia gibi duyumsarsınız kendinizi. Yaşamı imbikten süzerek size yeniden sevdiren bir büyüdür bu. Belki de tanımakta olduğunuz kişileri, her gün önünden geçtiğiniz dükkânları gizemli bir dünyada yeniden var eder ve siz bundan büyük bir tat alırsınız.

Yapılacak en iyi şeylerden biri kitap okumaktır. Çünkü kitaplar sizi daha derin bir anlayışa götürür, hem kendinizi hem de dünyayı daha derinden kavramanızı sağlar. Bir ruh eğitimidir, bir duygular eğitimidir. Birçok olumlu kavram gibi edebiyat hakkında da olumsuz önyargılar yerleşmiş topluma. Bunlardan biri de ‘edebiyat yapmak’ deyimi. Bu deyimle boş konuşmalar, hayal ürünü, hiçbir işe yaramayan düşünceler ve gerçeklere dayanmayan bir değersizlik ortamı kastediliyor. Oysa edebiyat dünyanın en ciddi işidir. Hiçbir gelişmiş toplumda edebiyat böyle bir deyimle kirletilmemiş, aksine hep toplumun en üst değerleri arasında yer almıştır. Bu saygıyı gösteren ve göstermeyen toplumlar arasındaki farkı görmek istiyorsanız, bir Avrupa ülkelerine bakın bir de biz ve Orta Doğu ülkelerine. Durum ortada değil mi!

Yazarın Diğer Yazıları
DENEME

Bizde hiçbir zaman yeteri kadar değer verilmediğini düşündüğüm “deneme” türü, edebiyatla felsefe arasında ilginç bir noktada durur. Yazarın toplumla ve bireyle ilgili gözlemlerini, tahminlerini, tezlerini, geçmişe ve geleceğe bakışını, eleştirilerini çarpıcı bir yazı türüyle ortaya koyması “deneme” türüne girer. Denemenin en önemli özelliklerinden birisi, son derece kişisel olması. Kişisel olmayan; düşünen, gözleyen, hisseden bir insanın […]

Devamını Oku
Atatürk Karşıtları İçin Bile Gerekli

Şimdi moda Atatürk’ü tartışmak! Türkiye’deki birçok aksaklığın temelinde Mustafa Kemal Atatürk’ü görmek ve resmi ideolojinin allayıp pullamalarına karşı çıkmak prim yapıyor. Tartışmaya bir diyeceğimiz yok. Her şey gibi Atatürk de tartışılmalı. Ne var ki bu tartışmalarda sap samana karıştırılıyor gibi geliyor bana. Mustafa Kemal adlı imparatorluk subayını ve Atatürk adını alan Cumhuriyet kurucusunu sevip sevmemek […]

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Öykücülüğümüzde Kendi Rengi Olan Yazar: Zafer Doruk

-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]

Devamını Oku
Sinem, Selma, İlhan, Taner, Ece, Cem ve diğerleri!

Rutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]

Devamını Oku