Rıza Oylum
Tüm Yazıları
Ataol Behramoğlu’nun Dergicilik Serüveni
Ana Sayfa Tüm Yazılar Ataol Behramoğlu’nun Dergicilik Serüveni

Türk şiirinin yaşayan çınarı Ataol Behramoğlu’nun dergicilik serüveni, Türkiye’nin politik ve kültürel dönüşümünün de bir çizelgesi gibidir.

1960 sonrasında yükselişe geçen toplumsal muhalefet ve üniversite öğrencilerinin kitlesel örgütlenmenin lokomotifi
olması, sanat hayatında toplumcu duruşun yükselmesi, ülkenin politik dönüşümüyle sanatçıların bireysel çalışmalardan daha örgütlü bir mücadeleye dahil olması ve 12 Eylül Darbesi sonrası aydınların yurtdışına çıkma zorunluluğu gibi dönüm noktalarının hepsini Ataol Behramoğlu’nun dergicilik serüveninden takip etmek olasıdır. Yazımızda usta şairin bu yönünün izini süreceğiz. Ortaya çıkmasına ilk müdahil olduğu dergi olan Dönüşüm’den başlayarak Halkın Dostları’nın Militan’a evrilmesi, Sanat Emeği’yle devam eden dergicilik serüveninin sürgün yıllarında Anka’yla süren ısrarının peşine takılacağız.

Dönüşüm: İşçilere Cansuyu

Ataol Behramoğlu, ilk şiir kitabını çıkardığında yıl 1965’ti. “Bir Ermeni General” ismindeki kitapta yer alan Bahar Şiiri’nin ilk dörtlüğünde geleceğe umutla bakan genç bir şair müjdeleniyordu:

Bu sabah mutluluğa aç pencereni
Bir güzel arın dünkü kederinden
Bahar geldi bahar geldi güneşin doğduğu yerden
Çocuğum uzat ellerini

İşte tam da bu kitabın çıktığı yıl Behramoğlu’nun ilk dergicilik macerası da başlamış oldu. Türkiye İşçi Partisi’nin programı ekseninde yayın hayatına başlayan Dönüşüm’ün ilk beş sayısında Ataol Behramoğlu imtiyaz sahibi olarak yer alır. Sokaklarda gazeteyi satarken kavga gürültünün eksik olmadığı mecranın ön sayfasındaki başyazıda şu ifadeler öne çıkar:

Dönüşüm’ün tutumu açık ve kesin olacaktır. Yurt içinde, yurt dışında hep halkın, sömürülenlerin, baskı altında tutulanların, sesini duyuracağız.

Sadun Aren, Aziz Nesin, isimleri ilk sayıda okurlarını bekliyordur. Ataol Behramoğlu bu dönem için şu ifadeleri kullanıyor:

Dönüşüm de 1960’ların ortalarında Siyasal Bilgiler’den arkadaşların tasarladığı bir şeydi. Derginin sahipliğini üstlenmemi istediler, kabul ettim. Fakat bir süre sonra gerçekten benim dergim haline geldi. Benim kimliğim, kişiliğim dergiye damgasını vurdu. Derginin Kızılay Bulvarı’nda dağıtılması, dönemin “ülkücü”leriye çatışmalar, gözaltılar vs. Buralardaki öncülüğüm bu sonucu doğurdu…

Halkın Dostları: Şiirsel Kavga Başlıyor

Ataol Behramoğlu, Ankara’daki üniversite eğitiminden sonra İstanbul’da yaşamına devam edip 1970’te “Bir Gün Mutlaka” kitabını çıkarır. Dönemin efsane şiir kitaplarından biri olan “Bir Gün Mutlaka”, toplumsal muhalefetin, öğrenci hareketlerinin, devrim ruhunun sirayet ettiği sayfalar arasında şiir formunda bir yolculuk vaat eder.

Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telaş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel, düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!

dizelerini yazan Behramoğlu, şiir kitabını çıkardığı yıl aynı fikir ve şiir duyarlılığı taşıdığı dostu İsmet Özel’le birlikte Halkın Dostları dergisini çıkarmaya başlayarak şiirsel bir mücadeleye girişti. Toplumsal olana sırt çeviren bireysel ve imgesel şiire karşı sırtını giderek yükselen halk muhalefetine dayanan bir şiir anlayışını egemen kılmak istiyorlardı. İlk ses çıkarışını 1969’da Ant dergisinde İsmet Özel, Süreyya Berfe ve Özkan Mert’le birlikte katıldığı ünlü “Toplumcu genç şairler savaş açıyor” başlığı altındaki söyleşi serisinde ortaya koydukları fikirlerle vücut bulan Halkın Dostları’nın ilk sayısında derginin yayın çizgisi ortaya koyulur:

Biz gerici sanata karşı mücadele ederken toplumculuğun yanlış anlaşılma biçimlerin de karşı çıkacağız. Sanatın en önemli özelliği insanı derinlemesine bilinçlendirmesidir. Sanatçı, toplumcu kaygılarla da olsa, sanatın bu temel özelliğini kavramazsa, günlük kaygıların, günlük politik dalgalanmaların adamı olursa gülünç durumlara düşer. Biz eğer bugün toplumcuysak, bu biraz da eskiden okuduğumuz yazarların bilinçlerimizde bıraktığı derin etkilerin sonucudur. Sanatın uzun süreli, derinliğine bir etkisi vardır. Yalnızca bugünü anlatmakla değil gelecek kuşakları hazırlamakla da yükümlüyüz.

“aylık devrimci sanat ve kültür dergisi” tanımıyla Mart 1970’te ilk sayısı yayımlanan Halkın Dostları, Eylül 1971’de yayımlanan 18. sayısıyla bir daha çıkmamacasına yayın hayatına veda etti. 12 Mart Muhtırası sonrasında dergi, sıkıyönetim mahkemesi kararıyla Eylül 1971’de kapatıldı. Halkın Dostları’nın çıkışından 25 yıl sonra İsmet Özel’le birlikte katıldığı “Çeyrek Asır Sonra Halkın Dostları” konulu panelde konuşan Behramoğlu derginin durduğu yeri tanımlarken aynı duruşun altını çizmeyi sürdürüyor: Bizi dergiyi çıkarmaya yönelten tavır ise şöyledir: İkinci Yeni şiirinin kapalı, mistik, siyasetten uzak, giderek biçimci oyunlar içinde kalan yapısına karşı çıkış vardır. Cevabımız açık toplumcu bir şiirdi ama bu toplumculuk yalınkat bir toplumculuk değildi. Gerçeküstücü şiir zaten tanınıyordu, biz bunu bir nevi toplumculukla sentezleyip, modern öğeleri kullanıp şiir yazdık. İkinci Yeni şiirine ihtiyaç olmadığını düşünüyorduk. Diğer bir tavır ise anti-emperyalist duruştur.4 Konstantin Kavafis, Antonio Machado,  Dinos Christianopoulos, Hovannes Tumanya, Jose Martin, Pablo Neruda, Nikolay Alexeyeviç Nekrosov, Rafael
Alberti’nin gibi şairlerden çevirilerin yer aldığı, Bertolt Brecht’in önemli düşünce yazılarının yayımlandığı dergide; Ataol Behramoğlu, İsmet Özel, Murat Belge, Ayhan Gerçeker, Haluk Şahin, Özkan Mert, Nihat Behram, Defne Sandalcı, Asım Bezirci, Nedim Gürsel, Adnan Özyalçıner, Bedrettin Cömert, Bekir Yıldız, Süreyya Berfe, Tan Oral isimlerini görebiliriz.

Devrimci Sanat ve Kültür Kavgasında Militan: Kılıç Keskinleşiyor

Halkın Dostları’nın yayın hayatı devam ederken gittiği yurtdışından dönen şair, yeni bir edebiyat mecrasına el vermek için kolları sıvadığında yıl 1975’ti. İsmet Özel artık başka bir fikir dünyasına yelken açmış yollar ayrılmıştı. Halkın Dostları’nın da yönetiminde olan kardeşi Nihat Behram’la birlikte 1975-76 arasında tesadüfe bakın ki gene 18 sayı olacak şekilde bu kez “Devrimci Sanat ve Kültür Kavgasında Militan” başlığıyla yeni bir yayın çıkarmaya karar verir. Militan adına uygun şekilde yayın hayatına Halkın Dostları’ndan daha keskin ve politik bir çizgide Ocak 1975 – Haziran 1976 arasında devam etti.

Derginin İlk sayısında şu ifadeler dikkat çeker: Halkın Dostları, bütün bir devrimci kuşağın en geniş sayıda edebiyat okuyucusunun özlemlerini yansıtan bir sanat- kültür dergisi olmuştu. Militan; Halkın Dostları’nın yürüttüğü kavgayı, yaşanan bunca şeyin ardından, daha net daha keskin ve bu kez gücünün çok daha bilincinde sürdürmek üzere çıkıyor.

Aynı sunuş yazısında bahsi olunan bu “kavga” net olarak tanımlanır:

Derginin ilk hedefi, küçük burjuva kökenli tutumlara karşı toplumcu sanat- kültür anlayışının kavgasını vermektir. Küçük Burjuva sanat akımları aşırı biçimcilik, özde de toplumsal sorunlardan kopmuşluk ya da bunları saptırıcılık, çarpık yansıtıcılıkla belirlenir. Dergimiz, bu türden akımlar karşısında saf tutacak; bunları felsefi estetik ve toplum bilim açısından eleştirirken kuramsal yazılarla ve ürünlerle toplumcu sanat- kültür güçlerinin yoğun ve vurucu boyutlar kazanmasına da etkili olmaya çalışacaktır.

Dünya edebiyatından çeviriler de Militan dergisinde yer bulur. Özellikle, Sovyet Rusya’sı, Doğu Almanya, Doğu Bloku ülkeleri, Vietnam, Şili edebiyatlarından çeviriler dergide hemen her sayıda vardır. Pablo Neuda, Bertold Brecht, Dmitri Şostakoviç, Rafael Alberti, Peter Weiss, Vsevolod Garşin, Muhammed El Feyturi, B. Bessanov, Svetlana Uturgauri, Miklos Szabolcsi, Konstantin Simonov, Attila Jozsef, J.Marcenac, Jose Marti, Christopher Caudvell, Nikola Vaptsarov, Cengiz Aytmatov dergi çevirileri yayınlanan yabancı edebiyatçılardan bazılarıdır. Ayrıca uzunca bir süre Marx ve Engels’ten sanat ve edebiyat üstüne yazdıklarının çevirileri de dergide yer alır. Nâzım Hikmet, Tevfik Fikret, Orhan Veli, ,Orhan Kemal, Pablo Neruda, Bertold Brecht, Attila Jozsef, Vietnam Edebiyatı üstüne özel dosyalar da yapılır. Bu çalışmalarda Nâzım Hikmet üstüne Türkçeye ilk defa çevrilen yazılarla birlikte Macar şairi Attila Jozsef de ilk defa Türkçeye çevrilir.

Kolektif Bir Deneyim: Sanat Emeği

Militan deyiminden 2 yıl sonra Ataol Behramoğlu, bu kez dönemin ruhuna uygun olarak daha geniş bir örgütlülük içinde sanatın farklı disiplinlerinde toplumcu bir zihinle üretim yapan insanların bir araya gelerek oluşturdukları bir dergi olan Sanat Emeği dergisinin yayın kurulunda yer alır. Militandaki gibi bütün yük onun ve kardeşinin üzerinde değildir. Sanat Emeği dergisinin sahibi Barış Pirhasan, Sorumlu Yönetmen Turgay Fişekçi, Yayın Kurulu ise A. Kadir, Asım Bezirci, Orhan Taylan, Ataol Behramoğlu ve Barış Prirhasan’dan oluşuyordur. İlk sayısında yayın çizgisinin çerçevesini net olarak çizer: “Ülkemiz sanat kültür ortamına baktığımızda, emperyalizmin ve yoz burjuva kültürünün, özellikle yığınsal haberleşme araçları yoluyla, henüz feodal değer yargılarının tüm geçerliliğini koruduğu bölgelere varıncaya kadar geniş halk yığınlarına propaganda edildiğini görüyoruz. Bu yığınsal yozlaştırma olgusu, en azından, öncü kesimleri daha uyanık kılmak; onları devrimci düşüncenin, devrimci sanat ve kültürün değerleriyle kaynaştırmak gerekliliğini ertelenemez bir görev durumuna getiriyor. Bu görevin başarıyla yerine getirilebilmesi için, işçi sınıfı hareketine yakınlık duyan sanatçıların toplu bir güç olarak ortaya çıkmaları; çalışmalarını daha etkili, planlı ve disiplinli geliştirmeleri gerektiği inancındayız.”

Tam adıyla “Devrimci Savaşımda Sanata Emeği Aylık Sanat Kütür Dergisi“, 12 Eylül 1980 darbesine kadar çıkardığı 31 sayıyla dönemin en etkin ve dönemin politik ruhunu en iyi özümseyen sanat dergisi olarak öne çıkar. 31 sayı içinde Sanat Emeği dergisinde en çok yazı yayınlayan isimse 19 yazıyla Ataol Behramoğlu’dur. Sosyalist Devrimin Yazarı Maksim Gorki, Vedat Türkali’yle Söyleşi, Azerbaycan Oyun Yazarlığı üstüne Notlar, Sovyet Rusya’da onbeş gün, Şiir Ölür mü, Şiir İnsanlığın Ortak Dilidir, Düşman Üstüne Notlar gibi metinlerle neredeyse her sayıda yer alır.

Gurbette Dergicilik: Anka

12 Eylül sonrasında dönemde kitapları toplatılıp Barış Derneği Davasından yargılanan şair 1984’te sahte pasaportla ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. 1989’a kadar üstlenecek olan sürgün yıllarında Hem Avrupa’da hem da Rusya’da faaliyetlerde bulundu. Dergicilikten bu dönemde de uzaklaşmayan usta şair, oldukça zor ve önemi bir işe girişerek Fransızca olarak 1986 yılında Yüksel Aslan’la birlikte Türk edebiyatı eksenli bir derginin çıkarmaya başladı. Türkiye’ye dönene kadar 10 sayıda derginin yönetiminde yer alan Behramoğlu, bulunduğu her yerde kendi rengini vermenin çabasını sürdürmüş oldu. Israrın, umudun ve inadın cisimleşmiş hali olan Behramoğlu’nun dergicilik çalışmaları takip edildiğinde ülkenin politik sürecinin ve edebiyatının yaşadığı dönüşümün meşakkatli yolculuğunun izini sürebiliyoruz. Kitlesel hareketlilikten kopmayan ve estetik kaygılarını bırakmayan bu anlayış, ülkenin edebiyat tarihinde önemli bir iz oluşturdu.

1-Dönüşüm Dergisi,Sayı 1, s 1, 22 Nisan 1965
2-Tözören Ayşegül, KE Dergisi, Ataol Behramoğlu
İle Söyleşi, Sayı 13, Ocak-Şubat 2022, s 44
3-Halkın Dostları, Sayı 1, Mart 1970, s1
4-Behramoğlu Ataol, “Çeyrek Asır Sonra Halkın
Dostları” Paneli konuşması, Tarık Zafer Tunaya Kültür
Merkezi, İstanbul, 1995, Aktaran: Düşler dergisi /
Mayıs 1995
5-Behramoğlu A. “Çıkarken” Militan Dergisi Sayı:1,
sayfa: 3
6-Behramoğlu A. age, sayfa: 3

Yazarın Diğer Yazıları
İnce Memed: Bir Uyarlanamama Hikayesi

Yaşar Kemal, Türk edebiyatının çınarı olarak Anadolu’nun kadim kültürünü romanlarına ve öykülerine yansıtan az sayıdaki uluslararası yazarımızdan biri. Onun unutulmaz eseri İnce Memed ise hiç kuşku yok ki Türk edebiyatının tescilli bir klasiği. Tescilli diyorum zira Notos Öykü dergisi 249 yazara 44. sayısında ‘Türk Edebiyatının Klasikleri Nelerdir?’ sorusunu sormuş, 40 kitaplık listenin başında da İnce […]

Devamını Oku
2023’te Ulusal Sinemada Kadın Yönetmenlerin Filmleri

2000 sonrası zenginleşen ulusal sinemamız, kadın yönetmenlerin de daha fazla görünür oldukları bir dönemin habercisi oldu. Cahide Sonku, Bilge Olgaç ve Birsen Kaya’nın ilk adımlarıyla filizlenen ulusal sinemanın kadın yönetmenleri ağacı, 90’lardan sonra Tomris Giritlioğlu, Biket İlhan, İlksen Başarır’ın başarılarıyla yerini sağlamlaştırmıştı. 2000 sonrası ise Pelin Esmer’in filmleriyle zengin bir konu çeperi oluşmuş oldu. Peki […]

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Yaşar Kemal’le Geçen Günler / Öğrendiklerim

Zaman zaman sorarlar, Yaşar Kemal’le olan dostluğumuzu. Hayranı olduğum bir insanın/ ulaşılmaz bildiğim bir büyük yazarın bir gün dostu oldum. Nereden nereye derim içimden. Bu yazıya başlarken Çukurova Yaşar Kemal kitabımda da anlattım. Ayşe Semiha Baban’ın içtenliği, ilgisi sayesinde onunla konuştum, birlikte oldum. Ayşe Hanım beni evine aldı, Yaşar Kemal’le söyleşmemizi sağladı. Onun içtenliğini unutamam. […]

Devamını Oku
Anadolu’unun Köklü Çınarı: Yaşar Kemal

Beykoz tarihi günlerinden birini yaşıyordu. 10 Ekim 1965 Milletvekili Genel Seçimlerinin propaganda dönemiydi. Sanat tarihçileri tarafından “Su Sarayı” olarak tanımlanan Beykoz’un simgelerinden biri olan Onçeşmeler’in yanı başındaki köşe kahvede Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) toplantısı vardı. Kahvenin içi dolmuş, sonradan gelenler dışarı taşmıştı. Gözlüklü, tok sesli, uzun boylu adam “Oyunuzu adama verin, beygire değil.” diyordu. Adam […]

Devamını Oku