Şükrü ERBAŞ
Tüm Yazıları
Benim İşim Mihnet ile Zor Değil
Ana Sayfa Tüm Yazılar Benim İşim Mihnet ile Zor Değil

Ya tepeden tırnağa şiddetsin, ya her şeyi fıkraya çeviriyorsun…

Ya tepeden tırnağa şiddetsin, ya her şeyi fıkraya çeviriyorsun, ya da kapanmış bir yara gibi dilsizsin.” dedi. Bilmem  dedim zarar veriyor muyum sana? “Değil de, insan bazen sevgi sözü söylerken bile korkuyor.” Baban seni sever miydi, dedim. Başını okşar mıydı, sen bir şey söylemeden dönüp gülümser miydi, inanır mıydı sana, ağlarken gördün mü hiç, gözlerinin önünde anneni öptü mü, sesi sabaha mı benzerdi geceye mi, türkü söylediğini duydun mu, yanında gülebilir miydin, evini başkalarının evi kadar sevebildin mi hiç…

Kadın bir dip uğultu içinde kayboldu. Sürmeli bir kapı, masmavi bir bahçe, şarkı söyleyen yıldızlar, uzaklardan geçen kamyon sesleri, rüzgârlı bir belik, aynalı bir pınar, puhu kuşlarından uykular, domates fidelerinden yürüyen kırmızı, camekanlar içinde çırpınan rüyalar… Baş dönmesi bütün zamanları elsiz ayaksız bir zamana çeviriyordu. Ürpertisi ağzından topuklarına kadar yürüdü. Gülümsedim. Hani Karacaoğlan der ya, “benim işim mihnet ile zor değil” dedim, acısı olmayan birisini bulursan…

Babam senin de babandı biliyor musun? Keşke sadece bana acı verseydi. Hepimiz sakat büyüyoruz. Tanrıya eklenmiş bir adam, cenneti yok da cehennem evin içinde. En iyi bildiğin konuda bile konuşamıyorsun. Söz, ağzında taşa dönüyor. Attığın her adım yanlış. Bir büyük gözaltı ki ölümden sonra da sürüyor. Sonra yaza yaza yaralarından bir baba yaratıyorsun. Sonra yaza yaza görüyorsun ki baban sevmeden ölmüş. İnsanlar ondan korktuğunda sevildiğini sanmış. Azıcık gülümsese, herkes bu çatlaktan sızacak ve onu yerle bir edecek! Buradan, yalnızca sevgi olan bir sevgi doğar mı hiç, heves doğar mı, özgürlük arzusu doğar mı, güzellik dünyamıza yürür mü, bir başkası bize sevinç verebilir mi…

Avuçlarımın içinden öptü. Tanrının olmadığı zamanlara kadar uzadı kirpikleri. Sessizce doğruldu. “İnsan, bütün bunları yaşadıktan sonra nasıl sever?”dedi. “Sevmek neden bu kadar acı veriyor?” dedi. “Sevgi öğrenilebilir mi?” dedi. Parmaklarını alın çizgilerimde gezdirdi uzun uzun. İki kaşımın arasından geleceğine baktı. Sonra kulağımdan ağzıma usulca uzandı:

“Biraz uzaklaşacağım senden.”

Yazarın Diğer Yazıları
Zamandan Süzülmüş Bir Zaman

Nar ağaçlarının ıslık çaldığı bir avluydu. Deniz neminden kapıları vardı. Eski değil de incinmişti. Yaşı asmaların tozunda saklıydı. Kim oturursa otursun bir Rum eviydi. Kuyuları ipleriyle boğulmuştu. Kalın seslerin ortasında küçülmüş, küçülmüştü. Ev değil, bir pas salkımıydı. Beyaz badanaların altında kim bilir kaç bakış gövermiş, kaç dokunuş halkalanmıştı. Kaç şarkı yaz yapraklarına ölümsüz kalpler çizmişti. […]

Devamını Oku
Yazar

Öğretmeni ödev vermişCumhuriyet şiiri yazın, diye.Aradı, okudu telefonda:“Okulumuzu süsledikCumhuriyeti kutladık.”Bu kadar mı, dedimİki dize daha yazsaydınDaha etkili olmaz mıydı?Ertesi gün aradıYazdım Dede, dediOkudu:“Yazar Ciwan Karaman.”Bu son yazdığınŞiire dahil mi, dedimTabii, dediHemen altına yazdımFazlasına gerek yok!Sessizce gülümsedimBen de seninBüyüklere benzemeyenO büyük aklınınBayramını kutlarım, dedim.

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Öykücülüğümüzde Kendi Rengi Olan Yazar: Zafer Doruk

-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]

Devamını Oku
Sinem, Selma, İlhan, Taner, Ece, Cem ve diğerleri!

Rutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]

Devamını Oku