Akşam olup hava karardığında, gün boyu yaşanan anlarla ilgili ikincil anlamlar, durumlara ait gizli bilgiler aramaktan yorgun düşmüştüm. Ölü bir peygamberdevesi gördüm yerde.
Akşam olup hava karardığında, gün boyu yaşanan anlarla ilgili ikincil anlamlar, durumlara ait gizli bilgiler aramaktan yorgun düşmüştüm. Ölü bir peygamberdevesi gördüm yerde. Böyle şeyler yalnız rüyalarda olur sanırdım. İsterdim; vakit kaybetmeden hemen derin hisler hakkında konuşalım, o balta girmemiş ormanlara girelim, umutsuzluğun belini sağlam muhabbetle kıralım. Neyleyim ki daima mazeretimdir kötü alışkanlıklarım. Kendi
hesabıma değil, ortam için yaşarım. Beni bugünlük idare edin. Yapayalnızken insan çoğu zaman, acının şiddeti mi azaldı yoksa ona karşı direnci mi arttı, ayırt edemiyor. Bir yerden sonra mecburen, elimden bir şey gelmeyişine tutunmalıyım. Farkındayım, son günlerde çok abarttım. Islak mendili bir an önce bırakmalıyım.
Biraz düşünüp kendi düşüncelerimden alıntı yapar gibi yüksek sesle konuşuyorum: En belirgin hatıraları olan fotoğraflardan “Onların bende negatifleri var.” diye bahseden bir neslin geleceğe ilişkin ‘pozitif’ fikirleri zaten nasıl olabilir ki? Şehirde bütün mecralar dijitale dönerken, binalar ve üzerindeki resimler büyüdükçe küçülüyorum. Sonunda trafik lambalarındaki yüzü olmayan adam ben oluyorum. İlmim var, siyasetim yok. Nereden peydahlandığı belli olmayan beyhude umutlara tahammül edemiyorum. El âlem, kendini güvende hissetmediği alanlarda bir bardak çay içmeye bile teşebbüs etmiyor. Gerçekten özgür olabileceğine inanmayan herkes, aşka ihtiyacı olduğunu zannediyor. Tabii aşk da tek başına bu yükü kaldıramıyor.
“Unut beni, yalvarırım beni unut.” demişti. “Unut beni” demek, kimi zaman aslında çaresizlikle söylenmiş
bir “beni asla unutma” manasına da gelebilirdi. Titreyen dudaklarımla “Demontesin sevgilim.” demiştim. “Ne kadar
uğraşırsam uğraşayım parçalanıyorsun ama kırılmıyorsun. Hem kendisi olamayan insanlar, olmak istedikleri kişiyi canlandırırken çok kötü oyuncudurlar.” Asabı bozuk gülerek “Hayatım, lütfen bana sosyal medyada paylaşılan özlü sözler gibi cümleler kurma.” diye yanıt vermişti. Ne yapayım? Bu kadar oluyor. Mükemmellik ve samimiyet bir araya getirilmeye çalışılınca şüphe uyandırıyor. Nerede eski ben? O entel halimden eser yok şimdi. Gece uyurken ruhumuz bile duymadan içimiz boşaltılıyor.
Hayatın manası, sığ ruhlarla müsemmadır belki de. Geçmişin bayağı hediyelikleri, tel maşa eşantiyonları balkonlardaki yerlerine adapte olup yeni ve başka bir estetik durumun parçası olmayı başardılarsa işler yolunda demektir. Bitmiş aşkları ve eski eşyaları düşünüp efkârlanmak meslek olsaydı, şimdiye kadar zengin olmuştum. Bunları düşündükçe üşüyorum. Markette kasa kuyruğunda bile gündüz düşleri görüyorum. Dünya görüşüm akla zarar, boşluklarda yaşıyorum. Kimseye ilham vermeden, enerji ya da farkındalık demeden, Merkür’den hiç bahsetmeden karşılıklı bir şeyler yiyip iki kadeh içip eski usul muhabbet etmek istiyorum. Sakallarıma pamukçuklar yapışıyor, üstelik kanserojen olduğu da söyleniyor. Yarından tezi yok. Islak mendili bırakıyorum.
Ey yas, yaz beni. Ben ömrümce yasamadan duramadım ki. Tek bir harf farkla yitirdim sevme yetimi. Eğer gerektiği gibi tutabilirsem seni, belki yeniden bulabilirim kendimi. Kural bu, bir süre seninle yaşamalı biri. Şimdi oturup yasmaya çalışacağım. Sonra yatağa uzanıp yasacağım. Yas sıcağının soğuk cehenneminde uyumaya çalışacağım. Soracak bana “Kaç yasındasın?”, “Ne yastan geçerim ne de […]
Devamını OkuCumhuriyet Bayramlarında, Maltepe’nin tarihi Beşçeşmeler Meydanı’nda, Selanik mübadilleri eski bir geleneği inatla sürdürüyor. Tren yolunun üzerinden geçip Feyzullah’a uzanan köprünün adından da anlaşılacağı gibi Dramalılar, 29 Ekim’lerde davul-zurna eşliğinde tam yüz yıldır oynuyor, cumhuriyet coşkusunu suyun öte tarafından getirdikleri geleneksel danslarıyla yaşıyor. Çok eskiden bir gün önce başlayan müzik, şimdilerde bayram günü erken saatlerde duyuluyor […]
Devamını Oku-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]
Devamını OkuRutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]
Devamını Oku