Zülfü LİVANELİ
Tüm Yazıları
Kurnazlık Zekayı Kovarken
Ana Sayfa Tüm Yazılar Kurnazlık Zekayı Kovarken

Oldum olası zekaya hayranlık duyarım, kurnazlıktan ise nefret ederim.

Çoğu insan zekayla kurnazlığı birbirine karıştırır. Önlerine çıkan kurnaz insanları zeki sanırlar. Oysa bu iki özelliğin birbiriyle hiç ilgisi yoktur. Mesela Albert Einstein zekidir. Al Capone ise kurnazdır. Zeki insanlar kurnaz olmaya gerek duymadıkları için hayatlarını tuhaf bir safiyet içinde geçirme yolunu seçerler. Picasso’nun gözlerine bakın. İçinde çakan zeka kıvılcımlarını hemen görebilirsiniz. Ama bu büyük sanatçı kurnaz değildir. Ömrünün son
yıllarındaki resimlerinde bir çocuk saflığını yakalamak için gecesini gündüzüne katmıştır. Yaşadığı hayatın bedelini, korkunç bir tempoda çalışarak ödemiştir. Matisse de öyledir, Van Gogh da, Gaugin de… Bill Gates zekidir, George Bush ise kurnaz. Bu işlerdeki ayırt edici ölçüyü “yaratıcılık” olarak adlandırmakta bir sakınca var mı acaba? Zeki insanlar ortaya orijinal bir düşünce, bir resim, bir şirket, bir gazete, bir kitap, bir formül koyarlar. En azından yaşamlarını belli ilkelere göre düzenleyerek bir model oluştururlar. Kurnazlar ise ortaya çıkan bu değerlerden azami derecede yararlanmak için çeşitli hileler peşinde koşarlar. Onlar için çalışmak, emek vermek, kafa patlatmak hamallıktır. Mesele kurnaz olmakta ve pastayı kapıp kaçmaktadır. Ne yazık ki günümüzde zeki insanlar giderek azalıyor ve yerini kurnazlar alıyor. Hem bu iş sadece ticaret alanıyla sınırlı değil. Sanat da bundan nasibini alıyor, akademik hayat da… Başkalarının düşüncelerini çalanlar, gelip geçici bir makam için siyasi düşüncelerini terk edenler, iktidar sahiplerine yağ çekenler, bir eser üzerinde çalışacaklarına bunu nasıl pazarlayacağına kafa yoranlar hep bu kategoriye girer. Ahlaki ilkeler zayıflarken, toplum kurnazların peşine takılır. Kurnazlığın bir zehir olduğunu bilmeden.

Yazarın Diğer Yazıları
DENEME

Bizde hiçbir zaman yeteri kadar değer verilmediğini düşündüğüm “deneme” türü, edebiyatla felsefe arasında ilginç bir noktada durur. Yazarın toplumla ve bireyle ilgili gözlemlerini, tahminlerini, tezlerini, geçmişe ve geleceğe bakışını, eleştirilerini çarpıcı bir yazı türüyle ortaya koyması “deneme” türüne girer. Denemenin en önemli özelliklerinden birisi, son derece kişisel olması. Kişisel olmayan; düşünen, gözleyen, hisseden bir insanın […]

Devamını Oku
Atatürk Karşıtları İçin Bile Gerekli

Şimdi moda Atatürk’ü tartışmak! Türkiye’deki birçok aksaklığın temelinde Mustafa Kemal Atatürk’ü görmek ve resmi ideolojinin allayıp pullamalarına karşı çıkmak prim yapıyor. Tartışmaya bir diyeceğimiz yok. Her şey gibi Atatürk de tartışılmalı. Ne var ki bu tartışmalarda sap samana karıştırılıyor gibi geliyor bana. Mustafa Kemal adlı imparatorluk subayını ve Atatürk adını alan Cumhuriyet kurucusunu sevip sevmemek […]

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Öykücülüğümüzde Kendi Rengi Olan Yazar: Zafer Doruk

-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]

Devamını Oku
Sinem, Selma, İlhan, Taner, Ece, Cem ve diğerleri!

Rutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]

Devamını Oku