Nasuh Mahruki
Tüm Yazıları
Gelecek, geliyor. Geldi.
Ana Sayfa Tüm Yazılar Gelecek, geliyor. Geldi.

Gelecek, geliyor. Geldi.

İlkbaharın her geçen gün artan güneşli saatleri, kışın soğuğundan yazın sıcağına doğru ılıman geçişi, doğanın uyanışı, kışı kuru ve renksiz geçiren ağaçların yeşillenmesi, çiçekaçması, kış uykusundakilerin uyanması, tüm
canlıların harekete geçmesi; ilkbaharı, yaşamın eşsiz, benzersiz bir şekilde bereketlendiği, güçlendiği, çeşitlendiği bir mevsime dönüştürür.

İlkbaharda nasıl bolluk ve bereket artar, uzun bir kışın ardından doğa artık fışkırarak, kış boyunca bütün biriktirdiği enerjisini yaşama dönüştürürse Türkiye’miz de, üzerine atılmış ölü toprağından, baskıdan, zulümden, yolsuzluktan, hırsızlıktan, adaletsizlikten, kamu kaynaklarının boşuna tüketilmesinden, ülkemizin doğasının geri döndürülemez şekilde tahrip edilmesinden, nepotizmden artık kurtulup, uzun zamandır hasret kaldığı yenilenmeyi, yenileşmeyi, gelişmeyi, büyümeyi, çağdaşlaşmayı ve ilerlemeyi başaracağı müthiş bir döneme giriyor.

Bunun emarelerini hemen her şeyde ve her yerde görmek artık mümkün. Türkiye’miz maalesef uzun bir süredir karanlık, kasvetli, bulanık, bitmek bilmeyen kara bir kışın etkisi altındadır. Bu çok yıpratıcı, çok örseleyici dönemin artık sonuna geldiğimizi umutla görüyoruz. Ülkemizin üzerine kurulu olduğu en temel değerlerin altüst edildiği, Cumhuriyet’in kazanımlarının değersizleştirilerek kaybedildiği, iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, haklı ile haksızın bu kadar birbirine karıştığı, karıştırıldığı dönemlerin artık bitiyor olduğunu hissediyoruz, görüyoruz, yaşıyoruz.

İlkbahar doğaya nasıl cansuyu, kuvvet, enerji aktarıyorsa ve yeni hayatlara, yeni başlangıçlara yol veriyorsa Türkiye’mize de yeni bir umut, inanç, moral, motivasyon ve yeni bir güç veriyor bugünlerde. Uzun, karanlık, yorucu, boğucu, bitmek bilmeyen kara kışın artık devrini tamamladığını, sonuna geldiğini, ülkemizi terk ediyor olduğunu gösteriyor, artık önümüzün bahar olduğunu müjdeliyor.

Ülkemiz çok sıkıntılı yılların sonuna geliyor. Aslında bu çağda hâlâ devam edebilen otokratik yönetimlerin de sonu yaklaşıyor. Teknolojinin inanılmaz hızlarla gelişmesi, özgür medyanın ve sosyal medyanın gücü, her geçen gün gelişen ve çeşitlenen iletişim imkanlarıyla birlikte, artık otokratik eğilimli liderlerin kapalı kapılar arkasında kirli işlerini yürütmeleri, göz önünden saklamaları giderek daha zorlaşıyor. Dünya ve sayısız kamera, sayısız ekran olan biteni daha iyi görüyor gösteriyor, anlıyor anlatıyor, yorumluyor, paylaşıyor.

Bütün dünya ülkemizde ki seçimleri ilgiyle takip ediyor. 100 yıllık demokrasi birikiminin ve demokrasiyi benimsemiş halkın seçim sandığına koşuşunu ve sonuçları büyük bir ilgiyle takip ediyorlar. Türkiye’nin bunu başarması, dünyanın demokrasiye ihtiyaç duyan diğer halklarına bir umut ışığı oluyor. “Türkiye başarabildiyse biz de başarabiliriz” diyecek ve demokrasinin yolunu bulacaklar. Dünya, daha demokratik bir yer olma yolunda emin adımlarla ilerlemeye devam edecek. Türkiye kendi mücadelesiyle mazlum milletlere yine örnek olacak. Tıpkı emperyalizme tarihinin ilk ve en büyük yenilgisini tattıran, büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde verdiğimiz Kurtuluş Savaşı’nın, Doğu’nun bütün mazlum milletlerine ve ezilen halklarına örnek olduğu gibi.

İlkbahar bütün heyecanı, güzelliği, umudu, enerjisi ve yaratıcılığı ile sadece Türkiye’ye değil bütün mazlum milletlere de geliyor.

Yazarın Diğer Yazıları
BAŞÖĞRETMEN Atatürk

“Cumhurbaşkanı olmasaydım, Millî Eğitim Bakanı olmak isterdim.” sözü, Atatürk’ün eğitime verdiği önemi göstermesi bakımından çok anlamlıdır. Kendi eğitimine ve kişisel gelişimine küçük yaşlardan itibaren büyük önem veren ve, “Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım.” diyen Atatürk’ün, kendi gibi milletinin eğitimine de özel […]

Devamını Oku
Bugün Türk Milletinin Görevi, Koruyamadığı ve Savunamadığı Bağımsızlığını ve Cumhuriyet’ini Kurtarmaktır

Birinci vazifemiz olan, Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyet’ini, değil ilelebet 100. yılına kadar bile tam manasıyla koruyamamış ve savunamamış olmanın derin acısını hissediyorum. Bunun hepimiz için çok ağır bedelleri olacağının kaygısını taşıyorum. Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarının, imkansız şartlar altında büyük fedakârlıklarla bize armağan ettiği, güzeller güzeli biricik vatanımıza ve biricik Cumhuriyet’imize hedefleri doğrultusunda sahip […]

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Öykücülüğümüzde Kendi Rengi Olan Yazar: Zafer Doruk

-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]

Devamını Oku
Sinem, Selma, İlhan, Taner, Ece, Cem ve diğerleri!

Rutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]

Devamını Oku