“insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık”
1 .
cevabını bildiğim şeyleri tekrarlıyorum durmadan; bir kuş neden öter seherde, neden ağlar bir bebek sabaha karşı, neden saklıyorum tren biletlerini yaptığım yolculukların, kime varmaya çalışıyorum böyle herkesten kaçarak? birinin elini tutmaktan başkası yok. birinin dilinden anlamadığın güzel şarkılar dinlemek. sokaklar çıkmaz. güz gri hırkasını örterken kentin üzerine, fark ediyorum kalmamış selam verecek hiç kimse. ömür hanım öte dünyada bir manolya gibi, dokunsan soluyor çiçekleri.
2 .
“yağmur ha yağdı ha yağacak” bekliyoruz ellerimizde sepetlerle kıyıya vuran balıkları denize taşıyacağımız. çünkü kimsesiziz gittiğinden beri. dinlediğimiz masallardaki ağlayan kadın, “ canı cehenneme rahat uyuyanın” canı cehenneme unutulmayacak şeyleri unutanın, kanını bir paraya satanın, senden uzak geçen zamanın, canı cehenneme. bir türkü oldu dilimde zemherinin ortasında dersim’e ulaşamama acısı. asılan kardeşlerim, yanan kardeşlerim, vurulan kardeşlerim, neredesiniz? çıkışını bulamayan sular birikirken içimde, kendimi kum saatine gömüyorum her seferinde yeniden başlayayım diye.
3 .
uzun uzun susuyoruz dün geceden beri. sessizliğin tanrısı kızlarını göndermiş odaya. içimizden biri ayağa kalkıyor ve zıplıyor durmadan; anlamdan müstesna. herkes kendi uçurumuna bir taş atıyor. sonra alıp bir zarfa koyuyor uykularını. bir kadının ayakları dibine bırakıyor. gece. dalgaların denize sürüklediği minik çakıl taşları; bir şeyin dönmesi ait olduğu yere. gece. herkesin simsiyah kesildiği bir akşam. e l l e r i m i z d e b e z t o r b a l a r l a d ö n ü y o r u z k a s a b a y a . k i m s e y o k . biri konuşsa değişecek dünya. biri konuşsa…
-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]
Devamını OkuRutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]
Devamını Oku