Filmler, Festivaller, Yönetmenler, Temalar… Cumhuriyet’in İlk Döneminde Sinema: Tiyatro Egemenliğinde GörsellikÜnlü sinema tarihçisi Nijat Özön, Türk Sineması’nı “İlk Dönem (1914–1923), Tiyatrocular Dönemi (1923–1939), Geçiş Dönemi (1939–1950), Sinemacılar Dönemi (1950–1970), Genç/Yeni Sinema Dönemi (1970–1987)” olarak tanımlar. Türk sinema tarihi bu genel kabul üstüne tasnif edilir. Tiyatrocular Dönemi’nin yegâne sinemacısı Muhsin Ertuğrul’dur. O, bu dönemde çekilen 27 […]
Cumhuriyet’in İlk Döneminde Sinema: Tiyatro Egemenliğinde Görsellik
Ünlü sinema tarihçisi Nijat Özön, Türk Sineması’nı “İlk Dönem (1914–1923), Tiyatrocular Dönemi (1923–1939), Geçiş Dönemi (1939–1950), Sinemacılar Dönemi (1950–1970), Genç/Yeni Sinema Dönemi (1970–1987)” olarak tanımlar. Türk sinema tarihi bu genel kabul üstüne tasnif edilir. Tiyatrocular Dönemi’nin yegâne sinemacısı Muhsin Ertuğrul’dur. O, bu dönemde çekilen 27 filmin 23’ünün yönetmenidir. Onun hâkimiyeti döneminde sinema; tiyatro yaklaşımının dışına çıkamamış, sinema sanatının temel dayanaklarından ziyade kameranın önünde oynanan bir tiyatro oyununu andıran bir dönem aralığı yaşanmıştır.
1950 Sonrası Gelişen Sinema
Ulusal sinemamız 1950 sonrasında önemli bir gelişim gösterdi. Tiyatrocular Dönemi ve Geçiş Dönemi’nin sonunda nihayet gerçek bir sinema atmosferinin oluştuğu Sinemacılar Dönemi 1950’lerin başıyla başlatılır. Türk sinemasının “Ustasız Usta” lakaplı yönetmeni Ömer Lütfi Akat’ın yönetmenliğe başlamasıyla başlatılan Sinemacılar Dönemi, ustanın ilk filmi olan 1949 yapımı Vurun Kahpeye ve 1952 yapımı Kanun Namına filmleriyle ilk adımlarını attı.
1960’lardan 1980’e Türkiye’de Sinema:
Rekorlardan Marjinaliteye Bu dönem aralığında Türk sineması büyük gelişme göstermiş ve hem çekilen film sayısı artmış hem de konular çeşitlenmiştir. Sinemanın renklendiği dönem de bu yıllardır. Türk sineması 1963’ten itibaren renkli film üretmeye başlamış; 1967’den itibaren hızla artan renkli filmler, piyasaya hâkim olmuştur. Genel olarak da film sayıları rekor düzeyinde artış göstermiştir. 1960-69 arasında yılda ortalama 171 film çekilir. 1966 yılında Türk sineması 241 filmle, dünya uzun metraj film üretimi sıralamasında 4. sırayı alır. Türk sineması ilk uluslararası ödülünü de bu dönemde aldı. 1963 yapımı Metin Erksan’ın Susuz Yaz filmi Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü’nü kazandı. Film, giderek artan toplumsal gerçekçi sinemanın yetkin örneklerinden biriydi. Önce edebiyatta kendine yer bulan toplumcu bakış açısı edebiyat uyarlamalarının da vesilesiyle sinemada kendine yer bulmaya 1960’ların özellikle ikinci yarısında başlamıştı. 1970’lerin sinema ortamında farklı sinema akımları kendine yer bulmakla birlikte genel bir düşüş görülür. Toplumsal gerçekçi sinema örnekleri, şarkıcı filmleri, şiddet ve seks filmleri furyaları sinemada kendine yer bulmuştu. Bu dönemde sinemanın en önemli sorunu televizyonun yaygınlaşmasıydı. Televizyon yaygınlaştıkça ve sokak giderek daha güvensiz hale geldikçe aileler sinema salonlarından uzaklaşmıştı.
12 Eylül Sonrası Ulusal Sinema
12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra yönetmenler çoğunlukla toplumdan bireye, ideolojilerden daha lokal kavramlara yönelmeye başladılar. Bireyin yalnızlığı, toplumla uyumsuzluğu, kadın hakları gibi konular daha geniş bir zemine yayılmaya başladı. 12 Eylül’den sonraki yeni dönemde arabesk filmler, sarkıcı filmleri, değişen toplum yapısını eleştiren komediler, kadınların merkez olduğu feminist filmler ve 12 Eylül’de hapis yatanların hapisten çıktıktan sonraki bunalımlarını anlatan filmler yaygınlaşmıştı. Öte yandan sinema endüstrisi de bu dönemde önemli bir dönüşüm geçirdi. 24 Ocak 1980’de Milliyetçi Cephe hükümetinin aldığı kararla yürürlüğe giren ekonomide serbest piyasa ekonomisine geçiş kararlarının sonucunda, 12 Eylül 1980 Darbesi’nin de despotik yönlendirmesiyle, Türkiye ithalat serbestliği içine girmişti. Bu dışa açılan dönemde Türk sinemasının da sinema salonlarındaki payı giderek düşmüş, Hollywood filmleri özellikle 1990 sonrasında sektöre tamamen egemen olmuştu.
1990’lar: Çöküş ve Yeniden Sıçrama
1990’da 25 yerli,169 yabancı; 1991’de 33 yerli, 176 yabancı; 1992’de 13 yerli, 151 yabancı; 1993’te 11 yerli, 148 yabancı; 1994’te 15 yerli, 164 yabancı, 1995’te 10 yerli, 154 yabancı; 1996’da 9 yerli, 162 yabancı film sinemada gösterilmişti. Ulusal sinema, sinema salonlarının Amerikan filmlerinin işgali altında kaldığı 1990’ların ilk yarısında beyaz bayrağı çekmişti. Bu dönemde 1990’ların ilk sıçrayışı Yavuz Turgul’un 1996 yapımı Eşkıya filmiyle olmuştu. Ulusal sinemanın seksenlerin sonunda girdiği bunalımdan çıkışını sağlayan film, 2 milyon 500 binden fazla bilet satışıyla 2001 yılına kadar Türk sinemasının en yüksek gişe hasılatı elde eden filmi olmuştu. Bu yıllarda yeni yetişen yönetmenler de ilk filmleriyle gişe başarısına odaklanmayan ama estetik bir sinema anlayışının gelişmesinin ilk adımlarını attılar. Zeki Demirkubuz, Derviş Zaim, Reha Erdem, Yeşim Ustaoğlu ve Nuri Bilge Ceylan, 2000 öncesinde ilk filmini çeken, ulusal sinemaya yeni bir soluk ve anlayış getiren isimler oldular. 2000 sonrasında hem sinemanın dijitalleşmesi hem de yeni temaların ve konuların işlenmeye başlamasıyla Türk sinemasında yerli film sayıları artmaya başladı. Özcan Alper, Emin Alper, Fikret Reyhan, Tolga Karaçelik, Pelin Esmer gibi 2000 sonrasında istikrarlı üretimlerine devam eden yönetmenlerle de gişede karşılık bulamayan ama festivallerde karşımıza çıkan bir üretim yaklaşımıyla yeni bir sinema anlayışı gelişti.
Kanatsız İşçilere Ağıt Ulusal sinemamızda emek eksenli film bulmak her geçen gün daha zor hale geliyor. Yoksulluk ve geçim derdi artık çok daha geniş kitlelerin derdine dönüşmüşken emek eksenli bir sinema filmi olan “Babamın Kanatları” başarılı bir güncel örnek olarak hatırlanmayı hak ediyor. Babamın Kanatları, ulusal ve uluslararası çok sayıda festivalde gösterim şansı bulmuş, 4. […]
Devamını OkuFilmler, Festivaller, Yönetmenler, Temalar… Cumhuriyet’in İlk Döneminde Sinema: Tiyatro Egemenliğinde GörsellikÜnlü sinema tarihçisi Nijat Özön, Türk Sineması’nı “İlk Dönem (1914–1923), Tiyatrocular Dönemi (1923–1939), Geçiş Dönemi (1939–1950), Sinemacılar Dönemi (1950–1970), Genç/Yeni Sinema Dönemi (1970–1987)” olarak tanımlar. Türk sinema tarihi bu genel kabul üstüne tasnif edilir. Tiyatrocular Dönemi’nin yegâne sinemacısı Muhsin Ertuğrul’dur. O, bu dönemde çekilen 27 […]
Devamını Oku-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]
Devamını OkuRutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]
Devamını Oku