Betül DÜNDER
Tüm Yazıları
Cumhuriyet’in Kültür Belleği: Edebiyat Dergileri
Ana Sayfa Tüm Yazılar Cumhuriyet’in Kültür Belleği: Edebiyat Dergileri

Edebiyatımızda “dergiler”in mevcudiyeti her zaman önemli oldu. Bu önemi iki uçlu değerlendirmek gerekiyor şüphesiz. Ülkenin kültürel atmosferini, kültür edebiyat mirasının izdüşümlerini, eskiler kadar yeni isimleri de takibe alan okur açısından dergiler, okuma kültürünü oluşturmada özel bir yere sahip olduğu kadar yeni imzalar için de bir nirengi noktası olması bağlamında cezbediciliğini çok uzun zaman korudu. Edebiyatımızın […]

Edebiyatımızda “dergiler”in mevcudiyeti her zaman önemli oldu. Bu önemi iki uçlu değerlendirmek gerekiyor şüphesiz. Ülkenin kültürel atmosferini, kültür edebiyat mirasının izdüşümlerini, eskiler kadar yeni isimleri de takibe alan okur açısından dergiler, okuma kültürünü oluşturmada özel bir yere sahip olduğu kadar yeni imzalar için de bir nirengi noktası olması bağlamında cezbediciliğini çok uzun zaman korudu. Edebiyatımızın kült dergileri dışında nesirde ve/veya şiirde kendilerine bir yol çizme çabası içinde olan nice şair ve yazarın bir mahfil oluşturma gayesiyle dergi çıkarma ve onun hizasında bir araya gelmesini de ayrıca not etmeliyiz. Kimi dergilerin belli başlı isimleri yazınsal süreklilikleri boyunca sayfalarında konuk etmeleri dışında, ideolojik bağlantıların yan yana getirdiği isimlerin toplumsal ve kültürel yansımaları edebiyatın havzasından okura ulaştırma çabası, günümüze kadar birçok derginin yayımlanmasını mümkün kıldı. Kimi yüzlerce sayıya ulaşırken geniş bir dergi arşivinin raflarını doldurdu kimi de birkaç sayılık bir geçmişe sahip olarak bir yıldız ışıması gibi görünüp kayboldu.

Dijital devrimin ilk evresinde matbu dergilerin okura ulaşmada geçmişe nazaran zorlanacağının bazı işaretleri dikkatli gözlerden kaçmamıştı. Bilgisayarların çalışma masalarından telefonların uygulamalarına inip bireysel bir üretim ve paylaşım alanı açtığı sosyal medya mecrasına varana değin geçen süreçte bir yandan okurun dijital platformalara yönelik ilgisi diğer yandan ekonomik şartların gün günden ağırlaşması dergilerin yayın hayatına devam etmesi önünde gözle görülür engeller haline geldi. Eskiden bugüne şairlerin yazarların söyleşilerinde çoğunlukla denk gelinen “dergilerin birer okul vazifesi gördüğü” cümlesi zaman içinde silikleşirken bu cümlenin hakkını vererek kesintisiz, yıllardır yayımlanmaya devam eden; Cumhuriyet edebiyatının “amiral gemisi” olarak da adlandırılan ‘Varlık’ dergisinin 90. yılına vardığının altını çizmeliyiz. 1933 yılında kurucusu Yaşar Nabi Nayır’ın “Türk Edebiyatının var olduğunu kanıtlamak” adına yayımlamaya başladığı Varlık dergisi, genç Cumhuriyetin kuruluş değerlerine sahip çıkarak özellikle 1950’lerden itibaren ülke edebiyatına yön ve biçim veren bir misyona sahip olur. Aynı dönemlerde yayımlanan birazdan anacağım dergilerin farklı düşünsel mahfiller oluşturduğunu görürüz. Var olan dönemi temsiliyetleri bağlamında literatürdeki yerleri belirgin olanlardan küçük bir seçki yaparak bu yelpazeyi biraz açalım:

1936 yılının ilk altı ayında yirmi bir sayı yayımlanan “Kültür Haftası”nı Peyami Safa ve İlhami Safa birlikte çıkarırlar. Yerel edebiyata özellikle köy yazınına dair hassasiyetlerini ortaya koyan editörler odağa “memleket edebiyatı” söylemini alırlar. Dergide Ahmet Hamdi Tanpınar, Faruk Nafız Çamlıbel, Halit Fahri Ozansoy’un da imzalarına rastlarız. Yine aynı yıl (1936) yayımlanaya başlayan “Ağaç” dergisinin ardındaki isim Necip Fazıl Kısakürek’tir. 17 sayı yayımlandıktan sonra kapanan dergideki isimler Kısakürek’in “milli sanat anlayışı”na destek verirler. Bu bağlamda Ziya Osman Saba, Ahmet Kutsi Tecer, Cahit Sıtkı Tarancı dergide ürünlerini yayımlayanlardandır. Denilebilir ki “Ağaç” dergisi Kısakürek’in bir nevî 1943-1955 yılları arasında çıkaracağı ve bir edebiyat dergisi olmasının yanında ideolojik olarak daha fazla tesirinin hissedileceği “Büyük Doğu” dergisine bir hazırlıktır. Edebiyat Dergileri Ulus devletleşme sürecinin yoğun olarak yaşandığı yılların kültür sanat edebiyat haritasını belirlemek adına önemli bir alana dönüşen dergilerin, özellikle milli edebiyatın kurulmasında birer yüklenici yapıya dönüşmesinin bariz örneklerinden biri de “Çınaraltı” dergisidir. Türk kültürü ve Türk tarihini edebiyatın içerisinden kurmak adına; Nihal Atsız, Halide Nusret Zorlutuna, Peyami Safa, Behçet Çağlar, Tarık Buğra gibi isimleri bir araya getiren “Çınaraltı” dergisini çıkaran Orhan Seyfi Orhon ve Yusuf Ziya Ortaç’tır. 1941- 1944 yılları aralığında 161 sayı çıkan dergi “Türkçülüğün” fikir dergisi olarak da literatürdeki yerini alır.

1940-1960 dönemini “toplumsal gerçekçi” olarak ele almamızı sağlayan isimler ise kendi dergilerinden ses vermektedir. Bu dönemin dergileri arasında biri vardır ki hem ideolojik olarak hem de dergiyi çıkaran edebiyatçının kimliği açısından diğerlerinden ayrılır. 1937’de 11 sayı yayımlanan şair Neriman Hikmet (Öztekin)’ in çıkarttığı “Yeni Edebiyat”. Türkiyeli komünistlerin, sosyalistlerin bir araya geldiği ilk yayınlardan biridir “Edebiyat Fikir ve Sanat Gazetesi” ibaresiyle çıkan dergi. Hüsamettin Bozok, Mehmet Seyda, Kemal Tahir ve Suat Derviş derginin öne çıkan yazarlarıdır. Üç sene yayım yapmayan dergi 1940-1941’de bu sefer TKP’nin yayın organı olarak yayımlanır ve Neriman Hikmet tamamiyle Suat Dervis’e bırakır. Toplumcu gerçekçi dönemin “Markopaşa”sının yeri şimdiye kadar andığım ve yazının devamında değineceğim diğer dergilerden daha başkadır. Öyle ki resmi ideolojinin karşısında bir “inat”tır. Defalarca yasaklanan dergi; Merhumpaşa, Malümpaşa, Alibaba, Yedi Sekiz Paşa, Hür Markopaşa gibi isim değişikleriyle tüm baskılara rağmen 1946-1950 yılları arasında çıkmaya devam eder. Derginin başında “Üç Silaşörler” olarak da anılan Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz vardır. 1950’li yıllara geldiğimizde önce çıkan dergilerden biri de “Hisar” olur. Derginin iki farklı dönemi bulunur. İlk dönem 1950- 1957 yıllarını kapsar. Uzun bir aradan sonra yeniden yayımlandığı ikinci dönemini kapsayan 1964- 1980 aralığı. Gelenekten kopmadan bağımsız bir sanat anlayışını savunmakla birlikte “milli edebiyat” vurgusu belirgindir Hisarcılarda da. Yine 1951 yılında yayın hayatına başlayan “Türk Dili” dergisi ise Türk Dil Kurumu’nun dergisi olarak çıkar. Doğan Hızlan, Orhan Hançerlioğlu, Sabahattin Kudret Aksal, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Oktay Akbal, Peyami Safa, Salah Birsel, Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin dergide sıklıkla görülen imzalardır.

Burada bir ayraç koyarak şair ve dergicilik bağlamında öncü isimleri anmalıyız. Garipçilerin (Orhan Veli, Mekih Cevdet Anday ve Oktay Rifat) çıkardığı tek sayfalık “Yaprak” dergisi 1 Ocak 1949’da yayımlanır. Türkçe şiir için başlı başına bir infial yaratan ‘şiiri sokağa indiren’ kimilerince şiirin ilk sivil itaatsizliği sayılan bu şiirler ve Yaprak Orhan Veli’nin ölümünden sonra arkadaşları tarafından Son Yaprak adıyla özel bir sayıyla kapanır. “Mavi” dergisi daha sonra Maviciler olarak anılacak bir grup şair ve yazarın adresi olarak 1952-1956 yılları arasında çıkar. Bu isimlerden en bilineni Atillâ İlhan’dır. Garip akımına karşı çıkan, aynı yıllarda uç vermeye başlayan İkinci Yeniciler ile çatışan İlhan bu itirazlarının çoğunu Mavi dergide kaleme alır. Dergide yazanlar arasında Demir Özlü, Ahmet Oktay, Ferit Edgü, Orhan Duru, Özdemir Nutku da bulunur. Cemal Süreya’nın adıyla anılan “Papirüs” ise 1966-1970 yılları arasında şair tarafından yayıma hazırlanır. Şiir ve poetikayı merkeze alarak birçok kavramsal tartışmanın da odağı olur. Turgut Uyar, Ülkü Tamer, Can Yücel derginin öne çıkan şairleridir.

Son olarak 1970’lerde çıkan bugün hâlâ üzerine değerlendirmeler yapılmaya devam edilen “Halkın Dostları”nı hatırlatarak kısa bir panorama sunaya çalıştığım dergi arşivimizi tamamlayayım. Şair Ataol Behramoğlu ve İsmet Özel’in birlikte çıkardıkları dergi “Devrimci Sanat ve Kültür” alt başlığıyla çıkar. Şu an bu satırları okuduğunuz İstasyon Dergi’nin okura ulaşmaktaki istikrarı ve 29 Ekim 2020’den beri üç senedir yayımlanan sayıları dergiler söz konusu olduğunda o arşivdeki yerini alacaktır. Edebiyatın ve onun taşıdığı değerin bir göstereni olarak…

Yazarın Diğer Yazıları
Âşık Kemal Üzerine Bir Bahar Denemesi

Edebiyat tarihimizin arka bahçelerinde en fazla dedikodusu edilen mesele “şairlik” üzerinedir desek buna pek itiraz olacağına ihtimal vermiyorum. Şiir yazamadığı için eleştirmen ve/veya denemeci olduğu varsayılan isimlere göndermeleri olan -ya da açıktan söylenen- nice yazı üretilmiş bir yerlerde. Şair olarak anılsa da “şairliği” her defasında sınanmak suretiyle yazan üreten birçok imza var. Her ne hikmetse […]

Devamını Oku
Gözlerimizdeki Şimşek Şiire Armağandır

İkibinlerin başında akademik çalışmamın omurgasını oluşuracak bir söyleşiler serisi yapıyordum şair kadınlarla ve o günlerde Gülseli İnal ile konuşurken; onun, kendine özgü tavrı ve coşkusuyla “Bu yüzyıl kadınların yüzyılı olacak Betül bunu engelleyemecekler.” demişliğini, gözlerinde çakan şimşeği -üzerinden çok seneler geçmiş olsa da- ara ara hatırlarım. Modern şiir tarihimizden bir ezber cümle gibi dillendirilen “bir […]

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Yaşar Kemal’le Geçen Günler / Öğrendiklerim

Zaman zaman sorarlar, Yaşar Kemal’le olan dostluğumuzu. Hayranı olduğum bir insanın/ ulaşılmaz bildiğim bir büyük yazarın bir gün dostu oldum. Nereden nereye derim içimden. Bu yazıya başlarken Çukurova Yaşar Kemal kitabımda da anlattım. Ayşe Semiha Baban’ın içtenliği, ilgisi sayesinde onunla konuştum, birlikte oldum. Ayşe Hanım beni evine aldı, Yaşar Kemal’le söyleşmemizi sağladı. Onun içtenliğini unutamam. […]

Devamını Oku
Anadolu’unun Köklü Çınarı: Yaşar Kemal

Beykoz tarihi günlerinden birini yaşıyordu. 10 Ekim 1965 Milletvekili Genel Seçimlerinin propaganda dönemiydi. Sanat tarihçileri tarafından “Su Sarayı” olarak tanımlanan Beykoz’un simgelerinden biri olan Onçeşmeler’in yanı başındaki köşe kahvede Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) toplantısı vardı. Kahvenin içi dolmuş, sonradan gelenler dışarı taşmıştı. Gözlüklü, tok sesli, uzun boylu adam “Oyunuzu adama verin, beygire değil.” diyordu. Adam […]

Devamını Oku