Nebahat AYHAN
Tüm Yazıları
Hat’ta Eğitim Saht’ta Eğitim
Ana Sayfa Tüm Yazılar Hat’ta Eğitim Saht’ta Eğitim

Cumhuriyet; ruhunda özgürlük, bedeninde bağımsızlık, kanında kudret, geçmişinde asalet, özünde adalet taşıyan; kendine insanca yaşamayı yakıştıran hür doğmuş ve hür yaşamayı her daim başarabilmiş bir milletin özünü eğitimle yüceleştirmesinin bir sistemidir. Özlenen gelecek; toprağa akan kan ve bağımsızlık uğruna feda edilen canların umududur ve bu umutlu aydınlığın adına “Türkiye Cumhuriyeti”; soyadına da bir nevi “Millî […]

Cumhuriyet; ruhunda özgürlük, bedeninde bağımsızlık, kanında kudret, geçmişinde asalet, özünde adalet taşıyan; kendine insanca yaşamayı yakıştıran hür doğmuş ve hür yaşamayı her daim başarabilmiş bir milletin özünü eğitimle yüceleştirmesinin bir sistemidir. Özlenen gelecek; toprağa akan kan ve bağımsızlık uğruna feda edilen canların umududur ve bu umutlu aydınlığın adına “Türkiye Cumhuriyeti”; soyadına da bir nevi “Millî Eğitim” eklenmiştir.

Her ihtiyacı bir iyilik olarak görmek ve bu iyiliği sağlamanın yolunun üretimden geçtiğini bilmek, eğitbilimcilerin Anadolu’nun en ücra köşelerine yönelmelerini ve kendi kaynaklarını yine kendilerine akıtarak az zamanda çok işler başarmalarını sağlamıştır.

“Ülkemizi gerçek hedefe, gerçek mutluluğa kavuşturmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanımızı kurtaran asker ordusu, diğeri ulusumuzun geleceğini yoğuran irfan (bilim, kültür) ordusudur.”

Ana sütü gibi temiz, ana sütü gibi duru bir dildir ki bebeğin kulağında ninni; halkta ülkü; yolda, dağda, ovada bin bir türküdür; unutulamaz, unutturulamaz; başka dillerin ardında bırakılamaz. Bu nedenle Kurtuluş Savaşı’ndan sonra en önemli mücadele alanıdır eğitim.

Öğretim Savaşı, 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat (Öğretimin birleştirilmesi) ile başlar. Eğitim ordusunun genç bir neferidir Mustafa Necati UĞURAL… Çok genç yaşta 20 Aralık 1925’te Milli Eğitim Bakanı olarak görevlendirilir. Bu sorumluluğu 1 Ocak 1929’a kadar sürdürür. 35 yaşındayken görevi başında vefat eder. En önemli projelerinden biridir Köy Muallim Mektepleri. Proje Mart 1926’da kabul edilir; 1927’de Denizli ve Kayseri’de hayata geçirilir.

1 Kasım 1928’de Yeni Türk Harflerinin Kabulü, 1931-1932’de TDK ve TTK’nin kurulması (1931- 1932) Üniversite öğreniminin düzenlenmesi, 1932’de Halkevlerinin açılışı, 31 Mayıs 1933’te Öğrenimin Laikleştirilmesi, 1940’ta Köy Enstitüleri gibi devrimlerle sürdürülür.

Naçiz, şehit ve yurtsever vücutların toprak olduğu bir vatanın dünyada barışı savunması, barış içinde yaşaması ve yaşatması, “Elimde imkân olsaydı, bütün dünya okullarına, insanın insanı sömürmemesi için bir ders koyardım.” diyen en cesur eğitbilimci ve nefer olan “Bir ömür boyu ülküyle gerçek, gökle yer arasında mekik dokuyan” İsmail Hakkı TONGUÇ; “Köy Enstitülerinin kusurlarını bana verin, başarıları sizin olsun.” diyen ve Anadolu’yu karış karış gezen Maarif Müfettişi Hasan Âli YÜCEL ve “Halk kendi yazarını buldukça uyanır; bulmadıkça uyur.” diyen Sabahattin EYÜBOĞLU gibi aydınlarla devam ettirilir.

Eğitim millileştirilir ve yabancı okullar kapanır. Çağın gerçeklerine ve toplumun isteklerine uygun, ilme ve bilime dayalı, ekonomiyi kalkındıracak eğitim kurumları amaçlanır ve hayata geçirilir. Çocukların serbestçe konuşması, düşünmesi ve kendini ifade etmesi desteklenir. Öyle ki en önemli yer okul; en önemli meslek öğretmenlik; en önemli kişi çocuktur. Eğitimin amacı cehaleti yenmek, öğrenilenlerin faydalı olmasını, yaşamda yerini bulmasını sağlamaktır.

Makine başında işçinin, tarlada çiftçinin, ak saçlı dedenin ve ninenin düşüdür göklerde özgürce ve sonsuz erinçle dalgalandırılan. Evet, bir düştür Kurtuluş Savaşı kahramanlarını Kuvayımilliye ruhuyla Anadolu kırsalına salan. Özümsenen gerçek, üretim için düşün şart olduğudur. Bu düşü de ancak milli, bilimsel, çağdaş, laik, karma ve uygulamalı bir eğitimle görmek mümkündür.

“Cumhuriyet doğruluk, iyilik, güzelliktir ki temeli kültür koruyucusu millet besleyicisi bilim taşıyıcısı eğitimdir.’’

Övünerek, çalışarak, güvenerek, büyüğü sayıp küçüğü severek büyümek; geçilemeyen şehirlerin, yıkılamayan kalelerin, aşılamayan siperlerin, delinemeyen sınırların güvenilir emniyeti olmak ancak ve ancak eğitimle mümkün olacaktır. “En önemli ve feyizli görevlerimiz, milli eğitim işleridir. Milli eğitim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lazımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu suretle olur.”

Cumhuriyet eğitimle gerilen yay, bilimle geleceğe fırlatılan ok, erdemle hedefine ulaşan kültürdür. Sevgiyle büyütülen çocuk, özenle yetiştirilen nesil, hakkının bilincinde olan bir halk ve bu halkı içinden şimşek çıkaran buluta dönüştüren geleceğin emanetçisi gençliktir. Omuzlarda göklere yükseltilen kadın, terazisinin dengesini şaşırmayan adalettir.

Cumhuriyet erdemini kanındaki asaletle taşıyan fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştiren öğretmen; kendi kaynağından süzülerek yine kendi kaynağına akan eğitmen; Eğitim Bakanlığı’nı Tarım Bakanlığı’yla birleştiren akıl; işi eğitim, eğitimi iş olan aydın; hattı öğretime sathı eğitimle geçmeyi ilke edinen millettir. Ülkü yolculuğunda aydınlık, insancıl ve çağcıl toplum yaratmada doğamızı, çevremizi, insanımızı ve kültürel değerlerimizi koruma yolunda “bütün vatanı enstitüye dönüştüren bilinç”tir.

“Öğrenci ne yaşta ve sınıfta olursa olsun, onlara geleceğin büyükleri gözüyle bakacak ve öyle davranacaksın!” der Mustafa Kemal. Toplumun geleceği, çocukların yeri ve önderliği öğretmenlere emanettir.

“Toplumun düşmanı cehalet, cehaletin düşmanı öğretmenlerdir.” Ve bu öğretmenler yurdun her yerinde ve her alanında doğrudan görevli neferlerdir. Her yer okul, her yer sınıftır ve “Unutmayınız ki cumhurbaşkanı bile sınıfta öğretmenden sonra gelir!”

Doğruluk, güzellik, iyilik ve aydınlık adına kurulan Cumhuriyet’imizin 100. yılı kutlu olsun.

TEŞEKKÜRLER CUMHURİYET…

Yazarın Diğer Yazıları
Evvela Adam

Yaldız dallarda çiçek yerine Yıldız açmaz mı artık ağaçlar? 13 Nisan 1914’te İstanbul’da gün doğmadan, deniz daha bembeyazken gül rengi ışıklarla doğar fecir gibi bir çocuk. Adı :Ahmet Orhan. Ufku beyaz cennetlere iten kıyıların, sallanan beyaz keten mendillerin acısıyla aydınlık rüyaların peşine düşen bir ebabildir. Gariptir. Dünya denilen deniz dolu bu kâsede uzun ve kısa […]

Devamını Oku
Hat’ta Eğitim Saht’ta Eğitim

Cumhuriyet; ruhunda özgürlük, bedeninde bağımsızlık, kanında kudret, geçmişinde asalet, özünde adalet taşıyan; kendine insanca yaşamayı yakıştıran hür doğmuş ve hür yaşamayı her daim başarabilmiş bir milletin özünü eğitimle yüceleştirmesinin bir sistemidir. Özlenen gelecek; toprağa akan kan ve bağımsızlık uğruna feda edilen canların umududur ve bu umutlu aydınlığın adına “Türkiye Cumhuriyeti”; soyadına da bir nevi “Millî […]

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Öykücülüğümüzde Kendi Rengi Olan Yazar: Zafer Doruk

-Sevgili Zafer, öykücülüğümüzde rengi olan birisin. Yazdıkların yaşantını ele verse de yine de sende öykücülüğümüz adına başka bir kumaş olduğunu düşünürüm. Bu yolculuğu bizimle paylaşabilir misin lütfen, nasıl yazıyorsun? İçine doğduğum coğrafyanın kültürel ikliminden besleniyorum; yazacaklarımı, içinde yer aldığım sınıfsal, geleneksel yapının içinden çıkarıyorum. Bir öykü kurarken yaşadığım, bildiğim mekânların, tanık olduğum olayların ışığından yararlanıyorum. […]

Devamını Oku
Sinem, Selma, İlhan, Taner, Ece, Cem ve diğerleri!

Rutin olan her şeyden kaçar gibi yaşadıktan onca yıl sonra, bir akşam geliverdi osoru: “Çocuk yapalım mı?”Şimdiye değin hiç düşünmeden bir başlarınayaşamışlar, geleceklerini de buna görebiçimlendirmişlerdi. Sinem biraz daha kariyerodaklı yaşasa da, İlhan açık açık sorumluluktankaçmıştı. Şimdi durduk yere, hay Allah!Heyecandan mı kalbi çarpıyordu yoksahemen yanıt vermeliyim telaşı mı anlamlandıramasa da, içindeki ses çoktan “Evet!” […]

Devamını Oku