Nazım ALPMAN
Tüm Yazıları
Anadolu’unun Köklü Çınarı: Yaşar Kemal
Ana Sayfa Tüm Yazılar Anadolu’unun Köklü Çınarı: Yaşar Kemal

Beykoz tarihi günlerinden birini yaşıyordu. 10 Ekim 1965 Milletvekili Genel Seçimlerinin propaganda dönemiydi. Sanat tarihçileri tarafından “Su Sarayı” olarak tanımlanan Beykoz’un simgelerinden biri olan Onçeşmeler’in yanı başındaki köşe kahvede Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) toplantısı vardı. Kahvenin içi dolmuş, sonradan gelenler dışarı taşmıştı. Gözlüklü, tok sesli, uzun boylu adam “Oyunuzu adama verin, beygire değil.” diyordu. Adam […]

Beykoz tarihi günlerinden birini yaşıyordu. 10 Ekim 1965 Milletvekili Genel Seçimlerinin propaganda dönemiydi. Sanat tarihçileri tarafından “Su Sarayı” olarak tanımlanan Beykoz’un simgelerinden biri olan Onçeşmeler’in yanı başındaki köşe kahvede Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) toplantısı vardı. Kahvenin içi dolmuş, sonradan gelenler dışarı taşmıştı. Gözlüklü, tok sesli, uzun boylu adam “Oyunuzu adama verin, beygire değil.” diyordu. Adam TİP’in amblemi idi. Beygir dediğiyse Adalet Partisi’nin amblemi beyaz at idi. Ben babamla geldiğim için kahvenin ortasında yer bulabilmiştim. Babam konuşmacıyı işaret ederek kulağıma fısıldadı:

“Bak bu Yaşar Kemal!”

Yaşar Abi’yi ilk kez 13 yaşımdayken TİP’in propaganda çalışmaları sırasında görmüştüm. Pek çok kişi Yaşar Kemal ile tanışmasını “kitabını okuyarak” diye açıklar. Ben onu dinleyerek tanıştım! İlk romanı İnce Memed benim hayatıma sonradan geldi.

Mademki 1965’lere kadar gidip Yaşar Kemal’in TİP adına yaptığı konuşmalardan söz ediyoruz, o zaman onun seçimlerde radyoda yaptığı konuşmalardan da bir bölüm alalım:

“İşçiler, köylüler, memurlar, bilcümle emekçi Türk halkı göz nurundan alınterinden başka bir güvenceleri olmayanlar sözüm sizedir… Ben buradan ilan ediyorum ki cümle kötülüklerin tek sebebi var o da sömürücüler! Yani çalışmayanlar, yani ellerini ılık sudan soğuk suya vurmayanlar, yani yan gelip yatanlar. İşte suyun başını bunlar tutmuşlar!” (Proletaryanın Büyülü Kutusu – Attila Aşut/Gökhan Atılgan-Yordan Kitap 2021)

Yaşar Abi’nin o yıllardaki tespiti bütün ihtişamıyla 2020’lerin Türkiye’sini de açıklamıyor mu?

Yaşar Kemal’i bir sonraki yakından görmem 1 Mayıs 1977 günü Taksim’deydi. O Türkiye Yazarlar Sendikası kortejinin en önünde yürüyordu. Ben de DİSK’in protokoldan sorumlu güvenlik görevlilerinden biriydim. İşçi sınıfı tarihine altın harflerle yazılacak bir gündü. Yaşar Kemal ile birlikte TİP’in öncü kadrolarının konuşmaları, yazdıkları, çizdikleri ete kemiğe bürünmüş, 300 bin kişinin kutladığı 1 Mayıs İşçi Bayramı olarak İstanbul’un göbeğinde haykırıyorlardı:

“Yaşasın 1 Mayıs, yaşanın DİSK!”

Aradan bir 16 yıl daha geçti Yaşar Abi’yi yakından görebilmem için… Geldik 1994’ün son çeyreğine. Ben Milliyet’in seri röportajlar yapan muhabiriyim. Yanı sıra, Abdi İpekçi’nin başlattığı Milliyet klasiği olan Pazar Söyleşileri’ni de aksatmayan, haber merkezinin serbest elemanıyım. Yaşar Abi, Bağcılar’daki Doğan Medya Center içindeki Milliyet gazetesine geldi. Haber merkezinin ortasında benim masamın önündeki konuk sandalyesine oturdu.

“Abi kahve alayım mı size?”

“Peki, al ulan Nazım!”

Karton bardaklardaki köpüklü kahveyi karşılıklı içerken dikkatli bir Milliyet okuru olduğunu da heybetli sesiyle hissettiriyordu:

“Ulan, Nazım amma gezdin be!”

“Yok be abi, Kafkaslar ile Balkanlar arasında dolanıp duruyorum.”

Yaşar Kemal; gazeteci kökenli bir yazar olarak gazetecilik dünyasındaki dostları, arkadaşlarıyla bağlarını hiç koparmadı. İnce Memed 1954’te Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilmişti ilk önce. Deniz Küstü adlı romanıysa Abidin Dino’nun çizgileriyle 1978’de Milliyet’te seri olarak yayımlanmıştı.

Yaşar Kemal, dünya çapında bir yazar haline geldikten sonra bile Türkiye’nin “kendine özgü” sorunlarından kurtulamıyordu. Yurtdışında Türkiye’nin itibar kaynağı haline gelmişken Cumhuriyet savcıları onu sanık halinde tutabilmek için hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyorlardı. Fransa’nın 1981-1995 yıllara arasındaki Cumhurbaşkanı François Mitterrand “Yaşar Kemal’in sadık bir okuruyum.” derken bizimkiler Yaşar Abiyi içeri atma antrenmanları yapıyorlardı. Almanya’da yayımlanan ünlü haftalık dergi Der Spiegel’e yazdığı bir yazı nedeniyle “Türkiye’nin itibarını zedelemek” iddiasıyla hakkında dava açılmıştı. Yaşar Kemal ile 2010’lu yıllarda belgesel çekimi için Kandilli-Arnavutköy’deki evinde bir araya geldik. Çekimler dışında da yine neşeli sohbetlerin kapısını hep o açıyordu. Ülkücü eğilimi fazlaca gelişmiş kameramanı şallak mallak ediyordu:

“Oğlum ben komünistim, sen nesin?”

“Ben de komünistim abi!”

Yaşar Abi 1960’lardaki etkileyici propaganda formunu koruyordu.

Son olarak 2015’te birlikte olduk onunla, Teşvikiye Camii’nin avlusunda. 1923’te Van’da başlayan 91 yıllık olağanüstü yaşamına, Türkiye’de ve dünyada bıraktığı izlere bakınca bütün heybetiyle bu topraklarda yaşamakta olduğunu görebiliriz:

“Yaşar Kemal Anadolu’nun köklü çınarıdır!”

Yazarın Diğer Yazıları
Anadolu’unun Köklü Çınarı: Yaşar Kemal

Beykoz tarihi günlerinden birini yaşıyordu. 10 Ekim 1965 Milletvekili Genel Seçimlerinin propaganda dönemiydi. Sanat tarihçileri tarafından “Su Sarayı” olarak tanımlanan Beykoz’un simgelerinden biri olan Onçeşmeler’in yanı başındaki köşe kahvede Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) toplantısı vardı. Kahvenin içi dolmuş, sonradan gelenler dışarı taşmıştı. Gözlüklü, tok sesli, uzun boylu adam “Oyunuzu adama verin, beygire değil.” diyordu. Adam […]

Devamını Oku
Umudumuz Kadınlar!

Kadın Voleybol Milli Takımı -yaygın adıyla Filenin Sultanları- 2023 yılında bir Dünya Şampiyonluğu üstüne de bir Avrupa Şampiyonluğu kazandılar. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir, bu büyük başarı “sürpriz” olmadı. Kadın voleybolcularımızın kulüpler bazında kazandığı pek çok Avrupa ve dünya şampiyonluklarının bulunduğunu unutmamak gerekiyor. Ayrıca hemen eklemeli, voleybolcularımız başarılı kadın sporcularımız bakımından tek başlarına değiller. Sporun diğer […]

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Yaşar Kemal’le Geçen Günler / Öğrendiklerim

Zaman zaman sorarlar, Yaşar Kemal’le olan dostluğumuzu. Hayranı olduğum bir insanın/ ulaşılmaz bildiğim bir büyük yazarın bir gün dostu oldum. Nereden nereye derim içimden. Bu yazıya başlarken Çukurova Yaşar Kemal kitabımda da anlattım. Ayşe Semiha Baban’ın içtenliği, ilgisi sayesinde onunla konuştum, birlikte oldum. Ayşe Hanım beni evine aldı, Yaşar Kemal’le söyleşmemizi sağladı. Onun içtenliğini unutamam. […]

Devamını Oku
Anadolu’unun Köklü Çınarı: Yaşar Kemal

Beykoz tarihi günlerinden birini yaşıyordu. 10 Ekim 1965 Milletvekili Genel Seçimlerinin propaganda dönemiydi. Sanat tarihçileri tarafından “Su Sarayı” olarak tanımlanan Beykoz’un simgelerinden biri olan Onçeşmeler’in yanı başındaki köşe kahvede Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) toplantısı vardı. Kahvenin içi dolmuş, sonradan gelenler dışarı taşmıştı. Gözlüklü, tok sesli, uzun boylu adam “Oyunuzu adama verin, beygire değil.” diyordu. Adam […]

Devamını Oku