Gülşen İŞERİ
Tüm Yazıları
MFÖ’nün Kınalı Kuzusu – böyle bırakılmaz ki!
Ana Sayfa Tüm Yazılar MFÖ’nün Kınalı Kuzusu – böyle bırakılmaz ki!

Küçük bir dokunuşu, koca bir gülümseme bırakmıştı omzuma. Bir kuş konmuştu sanki de kanatlanıp uçacaktı. O kuş, omzumda bana hep iyi insanları hatırlattı.

Her veda erken vedadır, bunun adına ne derseniz deyin. Şu kısacık yaşamımızın kıyısını düşününce ve ölümle yüzleşince farkındalığınız artıyor, uyandığınız sabah, batırdığınız güneş farklı görünmeye başlıyor gözünüze.

Mesleğim gereği pek çok kişiye temas ettim, çoğuyla söyleşiler yaptım. Kimileriyle dostluk/arkadaşlık kurdum, kimileriyle başladığı yerde bitti ama hepsiyle bir anım, hatıram oluştu. Zaman zaman hatırlayıp gülümseten anılar… Gidenin arkasından yazmak oldukça zül olsa da kalem ifade eder bazen. Yazmak sağaltır ya insanı, ondandır belki de sessizce kelimelere sığınmam.

Küçük bir anı büyük bir gülümseme bırakmıştı çünkü bana. Harbiye Açıkhava’da MFÖ konseri, ardından kulis ziyareti ve iki kelam ettiğim ve hayranı olduğum insan Özkan Uğur… Hafif eğilerek nazikçe omzuma dokunup “Nasıldı beğendin mi konseri?” deyişini hiç unutmuyorum, onun o mimikleri, nahifliği… Küçük bir dokunuşu koca bir gülümse bırakmıştı omzuma. Bir kuş konmuştu sanki de kanatlanıp uçacaktı. O kuş omzumda bana hep iyi insanları hatırlattı, şimdi o kuşa veda etme zamanı demek. O nadide insana, etrafına ışıltı saçan insana veda etme zamanı… Özkan Uğur’un yeteneği de nazikliği de tartışılmaz. Gazetecilik ekolünden gelenler olarak bazen deriz ki “keşke tanımasaydım.” bazen de “iyi ki tanımışım” İşte Uğur da iyi kilerimden. küçük bir temas bir insanla ilgili enerji yayar, o frekans alanına girdiğinizde omzunuza konan kuş gibi olursunuz, bir gün veda edeceğinizi düşünmeden.

KÜÇÜK DOKUNUŞ,BÜYÜK ETKİ

80 kuşağının şanslı insanlarından olanlar vardır, ya da kendini bu anlamda şanslı hissedenler. İyi insanlar tanıdık çünkü, iyi müzikler dinledik. “Güllerin İçinden” de geçtik, “Aşkın Kenarından” da; “Sarı Laleler” de aldık, “Vurgun da Yedik…” “Sakın Gelme” de Küçük bir dokunuşu, koca bir gülümseme bırakmıştı omzuma. Bir kuş konmuştu sanki de kanatlanıp uçacaktı. O kuş, omzumda bana hep iyi insanları hatırlattı. dedik, “Benim Hâlâ Umudum Var” da… “Ruh Halimiz Yerlerde” de oldu, “Adımız Miskin” de… Ama her şeyden öte Özkan Uğur’a uzaktan baktığımızda hırslara tamah etmemiş, her rolü kendine yakıştırmış ve içine girmiş, “ben çok yetenekli bir müzisyenim” diyerek kimseyi hakir görmemiş bir ruha sahip. Ne koltuk kavgasına ne solo albüm yarışına girmiş, ne de oyunculuk yeteneğine rağmen başrol kapayım diye uğraşmış. Günümüz insanının egosuna bakınca alışmamış bir insan profiliyle karşılaşmış olmak ne mutlu edici, ne güzel şeysin sen diyesi geliyor insanın…

… Peki, MFÖ hayatımıza nasıl girdi ve bizi darma duman etti?

Özkan Uğur büyük bir yetenekti kuşkusuz. Bu yeteneğini 70’lerden itibaren bas gitarla sahnelerde gösterdi. Önce Kaygısızlar grubu Mazhar Alanson ve Fuat Güner ile başladı.

Grup kısa bir süre sonra dağıldı ama müzi

Grup kısa bir süre sonra dağıldı ama müziğe olan tutkusu onu başka gruplara götürdü. Kurtalan Ekspres’in kadrosunda yer aldı. Ardından Ter grubu… Erkin Koray’ın da dahil olmasıyla 1972 yılında “Hor Görme Garibi / Züleyha” 45’liğini yayımladı.

Tabii tüm bu süreçler yaşanırken Alanson ve Güneri ile birlikte müzikal çalışmaları hep devam etti. Başladığı her hikâye bitiyordu Özkan Uğur’un; ama o sahnelerden ve gitarından asla vazgeçmiyordu. Her katıldığı grupta küçük dokunuşlarıyla büyük etki yaratıyordu. Dönemin müzikalinde ezber bozuyordu bas gitarıyla… Ersin ve Dadaşlar, ardından Selda Bağcan ile birlikte Selda ve Dadaşlar da yer aldı.

Müzikle olan bağı o kadar güçlüydü ki sahnedeki enerjisini, artık 80’den sonra 70’lerden itibaren hep birlikte olduğu, Alanson veGüneri için verdi. Artık MFÖ zamanı gelmişti.

Henüz 16 yaşında iken tanıştığı Mazhar Alanson ve Fuat Güneri ile hiç kopmayacak bir müzikal yolculuğa başladılar. Bu 3 eski arkadaş, 1984 yılında ilk albümlerini yayımladı.

Ve tabii hepimizi yürekten yakalayan o şarkı geldi: “Ele Güne Karşı Yapayalnız” dediler. Özkan Uğur MFÖ’de tüm yaratıcığını ve yeteneğini sergiliyordu. Sesini enstrüman gibi kullanan ve MFÖ konserlerinde hiçbir anlama gelmeyen seslerle gerçekleştirdiği performans büyük beğeni topladı.

Mazhar Alanson’un yazdığı söze öyle bir boyut katıyordu ki mesela “sen neymişsin be abi, ooo, ooo”, sonra 1985 yılında Diday Diday Day… Day, da hi ya hu, das, dis, dos, nurunda, nurunda, nurundaaa…

1985 yılında ve 1988’de Eurovision’a katıldılar…

Tartışılmayan yeteneğini tiyatroda da gösterdi. Ferhan Şensoy’un “Şahları da Vururlar” ve “Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı” adlı oyunlarında Güner’le birlikte müzisyen ve oyuncu olarak yer aldı.

Karışık Pizza filmi için ilk kez solo olarak mikrofonun başına geçen Uğur, “Maksat Muhabbet Olsun” şarkısını kaydetti. Cem Yılmaz’ın G.O.R.A. filmi için de “Olduramadım” şarkısını söyledi. Aynı filmde rol de aldı.

Ve gönüllerimize taht kuran İkinci Bahar dizisinde kendi ikinci baharını yaşıyordu Özkan Uğur… Müzikal yolculuğuna sahne yaşamını da eklemişti. Çünkü o bir sahne insanıydı, ışıltısı vardı, tırnaklarıyla kazıyarak gelmişti. Tabiri yerindeyse tam bir sanat emekçisiydi.

Büyük izler bıraktı Özkan Uğur, omzumuza kuşlar kondurdu, şimdi o kuşlar kanatlanıp uçuyor gökyüzüne doğru.

Yazarın Diğer Yazıları
Tarihi Susmayanlar Yazar, Susturulmayanlarla Yazılır

Tarihin her evresinde cesaretleriyle var olmasını bildiler. Yok sayılmalara inat, tarihi yeniden yazdılar. Onlar kadınlardı! Kimilerini kitaplardan öğrendik, kimilerini adına yapılan anıtlardan… Kimilerini ise cesur girişimlerinin başlarına bela olmasından… Onlar kadınlardı! Tarihe iz bırakan kadınlardı… Tam da cesur, girişimci, aktivist, ilham verici kadınların hikâyesine odaklanırken Pelin Batu’nun Hayatın Seyrini Değiştiren Kadınlar kitabı gözüme ilişti. Sayfaları […]

Devamını Oku
Aradığın Aslında Kendinsin

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Psikoterapist Prof. Dr. Bilge Uzun, anlam arayışının derinliklerine dalmanın ve anda kalmanın önemini vurgulayan mindfulness öğretisini kapsamlı bir hikâyeyle sunuyor. “Buda’yı Ararken Rumi’yi Buldum” adını taşıyan yeni romanı, okuru mistik bir yolculuğa çıkarıyor.

Devamını Oku
Bu Sayıdan Yazılar
Yaşar Kemal’le Geçen Günler / Öğrendiklerim

Zaman zaman sorarlar, Yaşar Kemal’le olan dostluğumuzu. Hayranı olduğum bir insanın/ ulaşılmaz bildiğim bir büyük yazarın bir gün dostu oldum. Nereden nereye derim içimden. Bu yazıya başlarken Çukurova Yaşar Kemal kitabımda da anlattım. Ayşe Semiha Baban’ın içtenliği, ilgisi sayesinde onunla konuştum, birlikte oldum. Ayşe Hanım beni evine aldı, Yaşar Kemal’le söyleşmemizi sağladı. Onun içtenliğini unutamam. […]

Devamını Oku
Anadolu’unun Köklü Çınarı: Yaşar Kemal

Beykoz tarihi günlerinden birini yaşıyordu. 10 Ekim 1965 Milletvekili Genel Seçimlerinin propaganda dönemiydi. Sanat tarihçileri tarafından “Su Sarayı” olarak tanımlanan Beykoz’un simgelerinden biri olan Onçeşmeler’in yanı başındaki köşe kahvede Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) toplantısı vardı. Kahvenin içi dolmuş, sonradan gelenler dışarı taşmıştı. Gözlüklü, tok sesli, uzun boylu adam “Oyunuzu adama verin, beygire değil.” diyordu. Adam […]

Devamını Oku